peygamber Posts

Kur’ân-ı Kerîm’den Türkçe anlamlarıyla on âyet

 

* Zanneder ki, malı kendisini ebedî yaşatacaktır. (El-Hümeze Sûresi, 104/3)
* Muhakkak insan Rabbine karşı pek nankördür. (El- Âdiyât Sûresi, 100/6)

Kur’ân-ı Kerîm’den Türkçe anlamlarıyla bazı âyetler

 

Kur’ân-ı Kerîm, “mü’minîn” ve “mü’minât” (erkek ve kadın olarak İslâm Dini dahilinde îman edenler) için temel Kitaptır. Allah(cc.)’dan Cebrail(as.) isimli melek aracılığıyla son peygamberi Hz. Muhammed Mustafa(sav.)’ya indirilmiştir. Sûreler âyetleri kapsar şekilde tasnif edilmiş durumdadır. ‘Mucize’ anlamı da taşıyan ‘ayet’ler, ilâhi hakikate işaret eden bilgiler ve ilkeler içerirler. Kur’ân-ı Kerîm, inanan insanlar için dahi okunması, anlaşılması, üzerinde düşünülmesi, ders ve ibret alınması, öğrenilmesi/kavranması/idrak edilmesi bitmeyecek derinlikte, zenginlikte, özgünlüğü korunmuş Allah Kelâmı olarak tek olan son ilahî kitaptır.

Vahiy ve akıl doğru yolda olan için çelişmez

 

Kur’ân-ı Kerîm’de Bakara sûresinin 170 ve 171. âyetleri sırasıyla meâlen (anlam olarak) dilimizde şöyle ifade edilmiş:

“Hasret günü” gelmeden…

 

Kur’ân‘dan bir âyet meâli: “Ey Muhammed! Hâlâ gaflet içinde bulunanları ve hâlâ inanmayanları, onları, işin bitmiş olacağı o hasret günü ile uyar.” (Meryem 19/39)

“Ve (can çekişen) hakîkî bir ayrılış olduğunu anladı (anlayacak).”

 

Başlıktaki ifade, Kur’ân-ı Kerîm’in El-Kıyâme suresinin 28. âyetinin merhûm Hasan Basri Çantay’ın (d.1903-v.1964) Türkçesiyle meâli.