şair Posts

“Önce ne yapıp edip temiz su bulmamız lâzım.”

 

Başlık yaptığım cümle İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet sitesinde “Tersinden Edebiyat Tarihi” üst başlığı altında çıkan yazı dizisinin “Mukaddeme 12” başlıklı dünkü yazısının ilk bölümünde geçiyor. “Mukaddeme 11” başlıklı yazısı şu üç cümle ile bitiyordu: “(…) Hayatımın değerini Dünya Sistemi’nin vizesine talip olmayışımla edindim. Daha açıkçası şeref diye vize damgası yeme alçaklığını hakir görme tavrımı bildim. Buradan sanat ile zanaat arasındaki farka eklenebiliriz.” “Mukaddeme 12” başlıklı yazısı “Eklenebilir miyiz?” diye başlıyor ve şu cümlesi bunun kesin cevabı oluyor: “(…) Hayır, sınıf bilincine talip bir millet olarak bu saatten sonra sanat ile zanaat arasındaki farka eklenemez, eklenip de mevhum mafevkten aferin bekleyemez, himmet umamayız. (…)” İşte başlık yaptığım cümlesi düşündüğü çareye dâir bir ipucu.

“İnsan hayatının merkezini konuşmak kaplar.”

 

Başlık yaptığım söz İsmet Özel‘e âit ve onun 14 Aralık 2018 târihli, “Mukaddeme 10” başlıklı yazısında (İstiklâl Marşı Derneği İnternet Sitesi, “Tersinden Edebiyat Tarihi” üst başlığı altında çıkan yazı dizisinde en yeni yazı) geçiyor.

1921 yılı Mayıs’ında neşrolunmuş bir dergiden Yahya Kemâl’e ve Falih Rıfkı’ya ait birer yazıdan alıntılar

 

Merhûm Yahya Kemâl‘in Musahabe KALPLE DİL ve yine merhûm Falih Rıfkı‘nın YENİ NESİLLER İÇİN BİR MEZARLIK başlıkları altında neşrolunmuş birer yazısı. 16 Mayıs 1337/1921 tarihli Dergâh dergisinin 3. sayısında. (Günümüzde aynı adla yayınlanmakta olan aylık Edebiyat-Sanat-Kültür Dergisi Dergâh’ın, Mayıs 2016-315.sayısıyla birlikte, okuyucularına hediyesi olarak verdiği bu tarihî değeri olan dergiyi görme ve okuma imkânı bulduğum için sevinmiştim, anlamlı bir hediyeydi benim için.)
Bu iki yazıdan alıntılar sunacağım. O dönemde biri şair, diğeri yazar iki ünlü edebiyat ustasının yazıları düşündürücü ve o dönemle günümüzü karşılaştırma açısından bir imkân bu yazılar. Daha o zaman böyle düşünülüyorsa, şimdilerde nasıl düşünülür, nasıl görülür olup bitenler; okurken bunun hissiyatında olmamak mümkün değil.

“Bir Türk Sanatı Var mı, Hiç Oldu mu, Bir Gün Olabilir mi?”

 

Şair İsmet Özel’in bugün çıkmış bir yazısının başlığı böyle. Bu yazı, kendisinin İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde haftada bir (Cuma günü) çıkan yazılarının “Dil İle İkrar” serlevhası (üst başlığı) altındaki yeni yazı serisinin 16.sı.

Bu yazıdan bazı alıntılar sunacağım.

İsmet Özel’in bir yazısından sözler…

 

“Merakımın kaynağı şiirdi. Şiire emek veren biri olmasaydım herhangi bir hususta iler tutar bir merakım da olmayacaktı. Şiirin doğuş şartlarınasadakatim beni menzilden menzile taşıdı. Paul Valery “Şiir bitmez; terk edilir.” demiş. Bu sözü ilk işittiğim zaman hemen aklıma yattı. Zira bu söz insan olmanın geç kalmaktan, güç yetirememekten, sonunu getirememekten ibaret olduğuna dair düşüncelerimi doğruluyordu. Şiir bitmiyor olsa bile ben beyanı hitama erdirme takatını kesbe yelteniyor ve soruyorum: Madem vavlı Türk değiliz, o halde neyiz? Birileri bize ‘vavı noksan Türk’ diye seslense hoşumuza gider mi? Benim gitmez. (…)”