şiir Posts

“Hep şaşırttı beni İsmet Özel’in şiiri. Hiç yanıltmadı. Bir Yusuf Masalı da öyle.” (İlhan Berk)

 

İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde okuduğum “Bir Antoloji Dolayısıyla Notlar” başlıklı, 14 Rebiül evvel 1442 (27 Ekim 2020) tarihli Gökhan Göbel’in yazısının (http://istiklalmarsidernegi.org.tr/IcerikDetay?Id=8&IcerikId=1643&PageId=1) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalardan (bunlardan biri de başlığı oluşturuyor) ibaret olacak bu yazı.

“Hıristiyan takvimine göre 2000-2001 yıllarında Yapı Kredi Yayınları ‘Yüzyılın Türk Şiiri’ adlı üç ciltlik bir antoloji yayınladı. Antolojiyi Mehmet H. Doğan hazırlamış. O sırada YKY’nin editörü ise Enis Batur idi. Kitap yayınevi tarafından ‘Türk Şiirinin yaşayan en önemli eleştirmeninden vazgeçilmez bir başvuru kaynağı’ sloganıyla sunulmuş. Memet Fuat’ın henüz yaşıyor olması slogana itiraz seslerinin yükselmesine sebep olmuş. Bundan da öte asıl yaygara Mehmet H. Doğan’ın şair-şiir tercihleri sebebiyle olmuş. Bu konuda fikrine başvurulanlardan biri de İsmet Özel. Onun söyledikleri şiirle, Türk şiirinin temsil ettikleriyle alakasız bütün bu tartışmaları çöpe atıyor. Şöyle demiş İsmet Özel:


Ben Mehmet H. Doğan adını ilk defa 60’lı yıllarda sosyalist gerçekçilik adına Türk modern şiirine çok düzeysiz bir şekilde saldıran yazılarıyla tanıdım. Bu antolojide bir problem varsa, bu problemi bizzat Mehmet H. Doğan’ın biyografisinde aramak lazım. Ama bu mesele Doğan’ın dini ve ideolojik tercihleri, mensup olduğu toplumsal katman ve bunlarla olan sorunları şeklinde ele alınmalı.


Söz konusu olan bir şeylerin doğru ya da yanlış olması değil. Önemli olan düşünceye ve sanata ilişkin sorunların hangi ölçütlerle ele alınabileceği, bu ölçütlere ulaşılıp ulaşılamadığı… Ben bu antolojinin sözünü ettiğim ölçütlere ulaşamadığı kanaatindeyim. Mehmet H. Doğan’ı ciddiye almam. Ama sonuç olarak böyle bir antoloji yayımlanıyor. Yani bunu yayımlayacak bir yayınevi var. Bu yayınevi de kalitesini bu antolojiyle bir şekilde dışa vurmuş oluyor.’

(…) Yani Kırk toplumcuları diyelim. Kırk toplumcuları devamı olduklarını iddia ettikleri Nazım Hikmet şiirinin gerisinde, modern Türk şiirinin seyrettiği hattın uzağında idiler.  (…)

“Modernleşme vatan ihanetini görünmez kılan bir sihirli değnektir.”

 

İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde “İslâmla Damgalanmış Varoluş” üst-başlığı altında çıkan “Şiirin İdamesi ve/veya Şiirle İdame” başlıklı, 27 Şaban 1442 (9 Nisan 2021) tarihli yazısından (http://istiklalmarsidernegi.org.tr/IsmetOzel?Id=67&KatId=3) yer yer yapacağım alıntılamalardan ibaret olacak bu yazı. Belirtmeliyim ki, İsmet Özel, yazılarını okuduğumda az sayıda da olsa birileriyle en azından bazı cümlelerini paylaşmak istediğim bir şair-yazar.

“(…) Kur’an ve fıkha dirsek çevrilmiş bir ortamda Aristoteles’in retoriği imdada yetişti. Bir insan diğer bir insanı nasıl ikna (persuasion) edebilirdi? İkna için Büyük İskender’in hocası Aristoteles’e göre üç araç kullanılabilirdi: Ya akıl yoluyla karşınızdakiyle bağ kurabilirdiniz (Logos), yahut karşınızdakinin topluluk hayatına kefil saydığınız bünyesine hitap edebilirdiniz (Ethos) veyahut karşınızdakinin hislerini harekete geçirebilirdiniz (Pathos).

(…)

(…) III. Selim İlmiye sınıfına mensup âlimlerin galip devletlerle yapılan anlaşmaların İslâm’la uyuşmadığını belirtmeleri üzerine onların yerine Kur’an ve Sünneti askıya alıp devletin doğrularını ikame eden eşhası göreve çağırdı. Bu hadisenin vuku bulması Tanzimat Fermanı öncesindedir. Yani III. Selim İlber Ortaylı’nın ifadesine göre “part-time” padişahtı. Yeğeni II. Mahmut “full-time” padişah kalabilmek için kendisine gâvur denilmesine sebep oldu. Sonuç vatana ihaneti görünmez hale getirmeğe vardı. Modernleşme vatan ihanetini görünmez kılan bir sihirli değnektir. (…) Dünyanın modern dönüşüm yaşamasında Napolyon’un gözden çıkarılması halinde bunu yapanın pişman edileceği bir modernleşme tarihinden geliyoruz.  (…)

(…)

“Şiir dünya hayatını küçümsemeyi öğretmediği zaman sanat olmaktan çıkar.”

 

Bu yazı, başlıkta muhtevasından bir sözünü (s. 12) alıntıladığım İsmet Özel‘in en son çıkmış kitabından / “Türküm Doğruyum İntikamım Ülkemdir” / (TİYO Yay., Aralık 2019, 1.Baskı) yine düşündürücü ve etkileyici bulduğum sözlerinden bazılarını aktarmamdan ibaret olacak.

“(…) Sözüm varsa dünya hayatı uğruna kendini yıpratmak şöyle dursun dünya hayatını babasının malı zannedenleredir. (…)” (s. 9)

“(…) Şimdi tanışıklığına her şeyimi fedaya hazır olduğum zevatın tuzağından salim kalmağı kâr beller durumdayım.” (…) (s. 14)

“(…) Bugün Türkiye’de yaşayanların hayatında Türklüğün şiirle olan alış verişinden hâsıl olanın kâr mı zarar mı kabul edileceğine hükmedecek herhangi bir mihrak rol oynamıyor. (…)” (s. 42)

“(…) Kim ne yaparsa yapsın ben şiirle bağımı koruyarak kendi alanımda hüküm ferma idim. (…)” (s. 50)

“(…) Dünya kurulalı beri hiç kimse kulluğunu askıya alıp ‘var’ olamamıştır, olamaz. (…)” (s. 55)

“Hayatın lezzetli kısmı hesabı verilemeyecek işlerde saklı”

 

İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde “İslâmla Damgalanmış Varoluş” üst-başlığı altında çıkan “Ölüm Tezkeresi” başlıklı ve 6 Şaban 1442 (19 Mart 2021) tarihli yazısının (http://istiklalmarsidernegi.org.tr/IsmetOzel?Id=64&KatId=3) beş yerinden alıntılayacağım birer cümleden oluşacak bu yazı. Başlık da yazarın bir düşüncesini yansıtır biçimde alıntılandı.

“(…) Kur’an şairlerin yapmadıklarını söylediğini yazıyor. (…)

“(…) İster takviminden isterse ölçü aldığı diğer şeylerden, Batı Medeniyeti diye adlandırdığımız tarih dramasının neresinden tutsak elimizde kalıyor. (…)”

“Bütün lisanların gücüne sığınılarak kurulan şiir”

 

İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde (İsmet Özel Köşesi) “İSLÂMLA DAMGALANMIŞ VAROLUŞ” üst-başlığı altında çıkan “PERGELLE ÇİZİLEN KUSURSUZ DAİRE” başlıklı yazısı (istiklalmarsidernegi.org.tr/IsmetOzel?Id=56) daha ilk cümlesinde bir şairin neden şair olduğunu beyan eden şu cümlesiyle başlıyor:
“Bir şair hangi lisana yaslanırsa yaslansın şiir sanatının gereklerini yerine getirdiği için değil bize ancak o lisan üzerinden verilebilecek bir dünya verdiği için şairdir.” Şunu da söylüyor: “Her dil bir lisan olgunluğuna gelmek için şiirle sıkı münasebeti olan bir anlatım iskeleti edinir. Şiir sanatının gerekleri bu iskelette saklıdır.” (…)

Bunlardan başka bu değerli yazının birkaç yerinden daha alıntılamalar yapacağım.

“O bir zamandı ki, Kur’an nâzil olmuş ve Muhammed sallallahü aleyhi ve sellem ikna ettiği Müslümanlar üzerinden bir toplum inşa faaliyetine girişmişti. (…) Hıristiyanların Müslümanlar üzerine bir ordu hazırladıkları haberi Müslümanları sefer hazırlığına zorladı. (…) Tebük seferi hazırlıklarından çatışmanın vuku bulacağı düşünülen yere intikale kadar geçen süre ders alınacak olaylarla doludur. Bizans ordusunun gözü Müslümanlarla çatışmağa girmenin bedelini götürmedi.
Bu Tebük seferinin çatışmasız sona ermesinin sebebi olduğu kadar bugün ihtiyacımız olan Türk tarifimizin de dayanağıdır.
Seferin öncesi sonrasından daha mühimdir. Çünkü dünyanın tümünün ehl-i din hale gelmesinden ziyade dinine sahip çıkan insanların bir numune teşkil etmeleri insanlığın kaderi itibariyle daha mühimdir. 
Bu sebeple iki vakıayı gönül rahatlığıyla karşılaştırabiliyoruz. İlk vakıa Kur’an-ı Kerîm’in nâzil olmasıdır. Bununla cennetten kovulmuş insanların yerküre üzerinde salih bir hayattan haberdar olması teminata bağlanmıştır. Türklerin vatan sahibi olmaları ikinci (yani hayırlı) vakıadır. (…)