sosyal medya Posts

Sâkin olmanın, düşünerek-bilerek konuşmanın zamanı

 

“TRT’ye büyük tepki!” diye bir haber sosyal medya temelli olarak bugün gündeme geldi ve tabii ki bazı belli gazetelere de hemen haber oluverdi. Bunlara Türkiye ve Türk milleti yıllardır tanık olmakta; yani sürpriz değil hiç böylesi haberler, tantanalar. Bilinen belli çevrelerin bu tür olayları bu tarz algılamalarına ve tepki göstermelerine bağışıklık kazanmış durumda bu ülkenin büyük çoğunluğu.

Bir gazete yazısından depremle ilgili önemsediğim cümleler

 

Mevlana İdris’in ‘Karar’adlı gazetede çıkan 28.01.2020 tarihli ve ‘Deprem Politik’ başlıklı yazısını bu konuda gazetelerde çıkan yazılar arasında nitelik yönünden nâdiren karşılaştığım değerde bir yazı olarak okudum. Bu yazının birkaç yerinden alıntılar sunacağım.

“Bu bizim ilk depremimiz değil ve son deprem de değil. Deprem kuşağında yaşadığımızı unutmak bir şey değiştirmiyor.”

“Depremin olduğu ilk anlardan itibaren ve sonraki aşamalarda sosyal medyada tuhaf tutumlar takınanlar oldu. Tuhaf da demeyelim kötü tutumlar ve kötü yaklaşımlar, yalanlar, nefretler. Elbette bunlar çoğunluk değildi, elbette kolu ancak kendisini çamurlamaya yetecek uzunlukta kimselerdi ama nasıl söylemeli, o felaket ânındaki bu pusuya yatmış çakallığın ayağa kalkması yine de ürpertici ve rahatsız ediciydi.”

“Bu millet ve bu devlet 99 depremini de gördü. Unutmuş olabilir miyiz olanları?”

“Yenikapı’daki makam araçları” (Mevlana İdris’in bir yazısından)

 

Karar‘da (07.09.2019), kitaplarını ve yazılarını ısrarla izlediğim, düşündürücü ve etkileyici bulduğum; gazete yazarı olarak da seçkinlik yönünden bana göre çok az sayıda olan gazete yazarlarından birinin, Mevlana İdris‘in “Çın çın öten sessizlik” başlıklı yazısının bir bölümünü hem sürpriz hem de ilginç ve merakımı celb edici olarak karşıladım. Siyasî içerikli olduğu için. Onun yazıları sanat, edebiyat, düşünce, kültür ağırlıklı yazılar olur hep. Kitapları da öyle. Ama, doğrusu olumlu anlamda bir hayretle karşıladığım bu yazısını da ayrı bir merakla ve heyecanla okudum ve sağduyu, iyi niyet ve serinkanlılık yansıtır bir yazı olarak değerlendirdim.

Üç gazete yazısından dikkatimi çeken satırlar…

 

“(…) Siyâsete ilkesel yaklaşımın Türkiye’deki karşılığı “değişmez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez” olarak ilân edilmiş bir kadüklüğe sadakâtten ibâret kalıyor. İlkeler çoğu defa ideolojik saplantılarla örtüşüyor ve parti siyâsetlerine ayakbağı oluyor. Hayât, özellikle de siyâsal hayât ise bunu kaldırmıyor. Siyâsette akışkanlık ve yeni durumlara intibâk edebilmek, ilkelerin yumuşatılmasına; eğer hayât zorluyorsa, onları başkalarıyla ikâme etmeye dayanıyor. Bu da entelektüel bir emeği ve atâletin iç tatmin mekanizmalarını aşmayı gerektiriyor.” (Süleyman Seyfi Öğün)
(alıntının ait olduğu yazıyı okumak için tıklayın)