şükür Posts

Mustafa Kutlu’nun biri eski ve ‘Sars’a dair , diğeri yeni ve ‘Korona’yla ilgili iki yazısından alıntılar

 

Yazar ‘Sars’ günlerinde Fransa’dan bahsettiği ‘Yalnız ölüm’ başlıklı yazısını “ibretle okunsun diye” yeniden yayımladı(9 Nisan 2020). Bu gün de ‘Koronadan sonra’ başlıklı yazısı çıktı. Bu biri eski diğeri yeni iki yazısının başlarından, ortalarınan ve sonlarından alıntılar sunacağım.

‘Yalnız ölüm’ başlıklı yazısından alıntılar:

“Televizyonda çok gördük değil mi; hani bir iki balina karaya vuruyor veya buzlar arasında sıkışıyor da; ilgili-ilgisiz heyecanlı bir kalabalık bu hayvanları kurtarmak için nasıl bir gayretle çırpınıyor. Helal olsun adamlara diyoruz, ne hamiyettir bu, nasıl bir sevgidir, insaniyettir.
İyi de…
Şu manzaraya ne diyeceğiz?
Sıcaklar sebebi ile Fransa’da 10.000 kişinin (Yazıyla: on bin) öldüğü sanılıyor. (Adamlar öyle bir felaket karşısında kalmış ki ölüleri sayamamış daha.)
Bu tam bir âfet. Bir deprem, bir savaş, bir veba salgını, bir felaket değil mi?
Söyleyin bakalım SARS haberlerinin yüzde biri kadar medyada yer aldı mı?
(…)
E, tatil zamanı şimdi. Herkes bir yıl yolunu gözlediği tatile gitmiş; deniz-plaj-kum ve yaz aşkları içinde fıstık kurutuyor.
Fıstıklar kurumadan bir ölüm haberi ile tatili yarıda kesip dönmek olur mu?
Velev ki bu ölü öz dedeniz, öz nineniz olsun.
(…)
Le Figaro ‘Fransız Barbarlığı’ diye başlık atmış. Sadece Paris’te 300-400 ceset terkedilmiş olarak morglarda bekliyormuş.
Demek ki onca felsefî düşünce, onca bilimsel başarı, onca ünlü ressamın, ünlü bestekarın dünya çapındaki eserleri insanlara şuncacık merhamet, şuncacık insanlık verememiş. Ahlâk sükut etmiş.
Zaten ahlâkı ‘istenmeyen şey’ ilan ettiler ‘etik’ başlara taç oldu.
Alın o etik dediğiniz şeyi yalnızlık içinde ölüme terkettiğiniz yaşlı insanların mezar taşına taç yapın.
(…)
Bu yazının asıl muhatabı elbette ki Fransızlar-Almanlar-Avrupalılar değil. Onlara olan olmuş zaten. Bu yazının asıl muhatabı o kıtada geçerli olan kültür, ahlâk, medeniyet ve yaşam biçiminin bizde de hakim olmasını isteyenlerdir.
Bizi de şu ‘barbar Fransızlar’a benzetmek isteyenlerdir.
Ne yazık ki bu yolda çok mesafe katettik. (…)”

“Koronadan sonra” başlıklı yazısından alıntılar:

“Bütün dünya malum virüsün pençesinde kıvranıyor. Bir yandan ilaç aranıyor, öte yandan ceset torbası. Bu korku insanoğlunu kendine getirir ve yeni bir dünya düzeni kurulabilir mi?
Zümer Suresi’nde şöyle buyruluyor: ‘İnsanoğlu devasız bir derde düşünce Allah’a yalvarır, kurtuluş diler. Selamete çıkınca olanları unutur, eski yolunu tutar.’
Zamanında bu düzeni şöyle tasvir etmiştim: ‘Büyü bozuldu. Belki bu yüzden edebiyatın yerini medya aldı. Eski dünyanın bizi uçuran şiirsel bir yanı vardı, şimdi şiir bir yürek burkuntusu sadece.
Hayretimizi, şaşkınlığımızı yitirdik. Oysa insan korkar, şaşar, hayret eder, ürker, dehşete kapılır vesaire.

“Türkiye’de Müslümanlık”

 

Değerli hikâye ve deneme yazarı Mustafa Kutlu’nun bu günkü yazısının (Yeni Şafak, 29 Mart 2017) başlığı böyle.
“Günümüzde Türkiye’de yaşanan Müslümanlığın nasıl olduğuna ve bunun unsurlarına” dair seçkin entelektüellerimiz ve akademisyenlerimiz arasında bulunan İsmail Kara’nın “Cumhuriyet Türkiyesi’nde Bir Mesele Olarak İslâm 2, Dergâh Yayınları, Kasım 2016” eserinden alıntılar yaparak ve ardından birkaç cümle de kendisi ifade ederek önemli bir yazı ortaya çıkarmış. Bu yazının alıntılar bölümünden bir birkaç alıntıyı ben de aktarayım:

Basından seçtiğim yazılardan…

 

(…) Kutuplaşma, kimlik siyasetinin yaygınlaşması, medyanın uç görüşlere toplumsal temsillerinin fazlasıyla üzerinde görünürlük kazandırması ve tartışma konularını gündemde tutması, toplumsal fay hatlarının kitleleri kapsayacak biçimde genişlemesi benzeri nedenlerle küresel bir olgu boyutunu kazanmıştır.

“CİHADIN VE NİYETİN MİLLETİ (III)”

 

Bu başlık, şair İsmet Özel’in, İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde “DİL İLE İKRAR” serlevhası (üstbaşlığı) altında bir süredir haftada bir (Cuma günleri) çıkan yazılarının 15.sine ait. Bu yazıdan bazı alıntılar sunacağım.