tenzîh Posts

Sadreddin Konevî’nin, Hakk’ı idrâk etmede üç farklı grup hakkında verdiği bilgi

 

13. asırda yaşamış(doğumu yaklaşık 1210, vefâtı 1274) olan Sadreddin Konevî tasavvuf düşüncesine kazandırdığı boyutlar ve kendi dönemine ve sonraki dönemlere etkisiyle ‘dönüm noktası’ olmuş bir sûfî düşünürdür. Onun Miftâhü’l-Gayb adlı eseri dilimize Ekrem Demirli tarafından Tasavvuf Metafiziği adıyla çevrilmiştir (Kapı Yayınları). Bu kitabın bir bölümünden ( s.72-74 arasından), cümleleri ve kelimeleri hep tıpatıp aynı olmamak ve bazı kelimelerin karşılıklarını parantez açarak vermek kaydı ile ama anlamı aynen yansıtmak niyet ve kaygısıyla alıntılar sunacağım.

Fusûsu’l- Hikem’den “tenzîh” ve “teşbîh”e dair bilgi

 

Fusûsu’l-Hikem Tercüme Ve Şerhi-I adlı eserin (Müellifi: Muhyiddin İbnu’l-Arabî, Tercüme ve Şerh: Ahmed Avni Konuk, Hazırlayanlar: Prof Dr. Mustafa Tahralı- Dr. Selçuk Eraydın, MÜİFVY, 7. Baskı, 2017) Nuh Fassı bölümünde tenzîh ve teşbihe dair bilgi bulunmakta. Buradan bir yere kadar alıntılama yapacağım. İfadelerde geçen bazı kelimeler ve kavramların günümüzdeki karşılıklarını ayrıca vereceğim.

M. İbn Arabî’nin tutum olarak ‘sırf teşbîh’ ve ‘sırf tenzîh’e yaklaşımı

 

(…) Fusûsu’l-Hikem’de Fass-ı Yûnusî’de “Şerîatın zemmettiği şeyin dışında mezmûm(zemmedilmiş/yerilmiş/kötülenmiş) bir şey yoktur. Zîra şerîatın zemmi hikmetten ötürüdür ki, onu Allah bilir, yâhut Allah’ın bildirdiği kimse bilir.” denilir ve netice olarak şunlar ifade edilir: