toplum Posts

İnsanda dışsal olanla içsel olanın uyumsuzluğu: üç yazıdan alıntılar

 

“(…) Sakin olmadığımızda iyi düşünemiyoruz, yani iyilikle düşünemiyoruz. İnsan, dışsal olanın etkilerinden korunabildiğinde sakindir, sükûnet içindedir. Tabiatı böyledir. Denizleri dalgalandıran rüzgardır, kendisi dışındaki hava ve tabiat etkileridir. İnsan da öyledir, dışından gelen etkilerle hareketlenir, tabii halinden uzaklaşır, farklı halet-i ruhiyelere girer. Hatırımızda tutmamız gereken bir şey bu; özellikle de insanın kendi halinde pek fazla kalamadığı şu zamanda. Dışsalın içseli örttüğü, sürüp neredeyse hayatın dışına attığı yeni günlerimizde. (…)

Önemsediğim ve düşündürücü bulduğum gazete yazılarından…

 

(…) İnsan içinden aleme bakmayı unuttu. Sadece gözünün görmeye yetmeyeceği değil, aklının da almayacağı, kendisinden büyük, çok daha büyük, kavrayışından engin, çok daha engin bir hakikate yüzünü dönmeyi unuttu. Oradan oraya savrulup durduğu halde kalbinde hiçbir yere savrulmayan bir kulp bulunduğunu unuttu. Kendini hiç değilse bazen, kendindeki mahpusluğundan dışarıya çıkarak azad etmeyi unuttu. Her şeyin peşine takılıp gitti ama ufka doğru yürümeyi unuttu. İnsan, kendini kendinden daha yukarılara çıkaracak merdivenin yerini unuttu. İnsan, kendi denklemini nasıl çözeceğini de unuttu.
“İki şey sürekli yenilenen ve artan bir hayranlık ve haşyet ile zihnimi doldurur, daha sık ve kalıcı olarak düşünce bunlarla meşgul olur: Üzerimdeki yıldızlı gökyüzü ve içimdeki ahlak yasası” diyor Immanuel Kant, ‘Pratik Aklın Eleştirisi’ kitabında. (…) “Mutsuzluğun tek nedeni, insanın odasında sessizce nasıl oturacağını bilememesidir” diyor Blaise Pascal. (…) “Üstümde büyük bir ağırlık var sanki!” dedi bitkin olan. “Ona hayat diyoruz!” dedi yanındaki. (…) (Gökhan Özcan, “Penceresiz perdeler” başlıklı yazısından, Yeni Şafak, 15 Nisan 2019)

“Çocuğum, özgürüm, kuş gibi kanatlıyım…”

 

Gökhan Özcan‘ın bu günkü yazısının (Yeni Şafak) başlığını bu yazının da başlığı olarak alıntıladım. Çocuk rûhunu yansıtan bir ifade bu. Yazısının son cümlesiyle, bu yazıda ele aldığı ve okullarda yıllarca devam etmiş bir uygulamanın “hiçbir şeye aykırı değilse bile, çocuk ruhuna esastan aykırı olduğunu” vurguluyor yazar. Yazısının başlığını da, son cümlesinde belirttiği bu tesbiti karşılığında çocuk ruhunu yansıtan bir gerçekliğin ifadesi olarak seçmiş olmalı. Bu değerli ve düşündürücü yazıdan şu cümleleri alıntıladım:

Gökhan Özcan’ın Nuri Pakdil’le ilgili yazısından…

 

“Nuri Pakdil’in bereketli sofrasında” başlığıyla çıktı Gökhan Özcan’ın bu günkü yazısı.
Bu yazıdan bazı alıntılar:

Batıda ortaya çıkan yeni bir kullanım: ‘İslâmcılık’

 

(Bu yazım 18.10.2014 günü, dijital olarak yayını sürmekteyken Mart 2016 sonuna doğru etkinliği sona eren Radikal Blog’ta çıkmıştı.)