Türkler Posts

“Baştan sona birer teselli saydıklarımı şiir biçimine büründürdüm.”

 

İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde “Pergelin Yazmaz Sivri Ucu” serlevhası (üst-başlığı -a.a.-) altında çıkan “Dediğim Gibi Çıkmadı” başlıklı yazısının birkaç yerinden yapacağım alıntılamalardan oluşacak bu yazı. Okunmaya değer yazı kıtlığının olduğu bir gerçek. Böyle bir ortamda kıymetli yazılardan okuma ihtiyacı duyanları haberdar etmek gibi mütevazı bir işi yerine getirmek işlevini de ifade ediyor böylesi alıntılardan oluşan yazılar. Bu yazının başlığı dahi söz konusu yazının alıntı olarak bir cümlesi.

(…) Gazete yazarlığım dolayısıyla iç içe bulunduğum siyaset alanında tahminlerimin tutmayışına da sevinmem gerekir belki. Dediğim çıksaydı ve tahminlerim tutsaydı bazılarının aklına dünyada dönen dolapların künhüne varmış bir İsmet Özel gelebilirdi. (…) Dünya dönüyor, dolap dönüyor ve ben bu dönüşten her ne sebeple olursa olsun azadeyim.

Şiiri bir teselli sayıp şiir yazma tecrübesine atıldığım kendime (iç dünya diye bir şeyden bahis açılabilirse) ait bir vakıa. Başkaları böyle bir itici gücün beni harekete zorladığına ihtimal vermedi. İlk kitabım bütün yazdıklarım arasında müstesna bir yere sahiptir. Baştan sona birer teselli saydıklarımı şiir biçimine büründürdüm.(…)Bence teselli daha temiz duygulara açılan,giderek asla özenmeği kışkırtan bir şeydir.Şiire teselli yakıştırması yaparken bunu gözönüne aldım.(…)

(…)Batılılaşmamız ihmale uğramış ve sakilliği saklanamayan bir batılılığa razı görünüyordu. Tekrarlanan taklidi bayat bulan bir avuç aydının şiir sebebiyle tutturduğu yol başka bir avuç aydının gözüne züppece görünse de topluma karşı sorumluluk açısından bir sahiciliği temsil ediyordu. (…)

“Dünyaya düşkünlük düşüklük gerektirir.”

 

İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde çıkan 20 Rebiül evvel 1442 (6 Kasım 2020) tarihli, “Şiir Bir Tesellidir: Ne Az Ne De Çok” başlıklı yazısının bir cümlesi başlığını, birkaç yerinden bazı cümleleri de metnini oluşturan, tamâmen sözkonusu yazıdan alıntılamalardan ibâret bir yazı olacak bu. Amaç, böyle seçkin bir şairin yazısının, okunmaya değer yazı kıtlığında farkına varılmasına ve olabildiğince okunmasına nâçizâne katkıda bulunmak.

Şiirin bir teselli olduğu kanaatine uzak düşenleri belâlar bekliyor demektir. Ne tür belâlar? Şiire emek veren insanları kast ediyorsak önce bu insanlar kendilerinin şiirle ve şiirden dolayı yaptığına kimsenin güç yetiremediğine inanırlar. Böyle bir inancın onları hataya düşmekten koruyacağı fikri paçalarında asılı kalır. (…)

Dünyaya düşkünlük düşüklük gerektirir. Şiiri bir teselli olarak göz önüne almak bilhassa bu sebeple şarttır. (…) Dünya nimetleri kavramı bütün kültürler içinde bir ihanet itirafıdır. Kim kime ihanet ediyor? Dünyaya gelişimiz bir sebebe mebnidir. Yoksa bizim kazancımız içinde yolcunun, hastalanmış olanın, acze düşmüş olanın payı olduğu söylenmezdi. (…)

Şiire müracaat edişimiz düşüklükten sâlim kalabilmek içindir. Düşüklük sürüye mensup olmağı umursamayanların payına düşer. (…)

“Türkçe yazılan şiirin imkânları dünyada niçin yankılanmadı?”

 

İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde “Pergelin Yazmaz Sivri Ucu” serlevhası (üst başlığı) altında çıkan 13 Rebiül evvel 1442 (30 Ekim 2020) tarihli ve “Şiirle Ve Şiirden” başlıklı yazısından yaptığım alıntılamalar, o yazının bir cümlesini de başlığı olarak alıntıladığım bu yazıyı oluşturacak. Amacım, bazı yerlerinden alıntılar sunmakla,
ilgi duyabilecek kimseleri nâçizâne söz konusu yazıdan haberdar etmek ve yazının bütününü okumaya yöneltmek, ayrıca bu kadarıyla da kimi yazı meraklısı insanların bu değerli şair ve yazarın bu yazısı hakkında fikir ve kanaat sahibi olmalarına yardımcı olmaktır.

Türk edebiyatının macerası gereğince bana ve yaşça bana yakın olanlara bir isim bulmak söz konusu olduğunda “LX Kuşağı” demek bazılarının hoşuna gitti. Keşke hoşa gittiği kadar gerçeğe de yakın olsaydı. Bizler, yani 60 Kuşağı olduğu söylenenler Alman üniversitelerinde patlak verip Paris’in çalkalanmasına sebep olan devrimci dalgadan muhteva itibariyle hiç etkilenmedik. Üzerimizdeki etki her iki dünya savaşının galipleri tarafından parlatılan etkiydi. Anglo-Amerikan şiirinin ve bilhassa T.S.Eliot ve Ezra Pound gibi modern şiirde devleşmeleri görünenlerin etkisi altındaydık. İyi ki de öyle olmuştu. Şiirin dayanağını akıl dışı bir sahada aramakla kalmayıp onu orada bulmak şair olarak elimizi kolumuzu serbest bırakmıştı. (…) Bütün bunlara rağmen şiirle doğan ve şiirden alınacak etki konusunda bu iki şairin sergiledikleri Batılı yazış alışkanlıkları düşünülünce eşsiz şeylerdi. (…) Medeniyetin ağırlığını ve hantallığını hissetme bakımından bu iki şairin üstlerine aldıkları çok yüksekte, paha biçilmez şeylerdi.

(…) İkinci Yeni’nin doğum yılları Türk aydını denilen fertlerin yalnızlık şiddeti altında bulunduğu yıllardı. Turgut Uyar bir gün bana: “Ne farkı var benim yazdıklarımla Sezai Karakoç’un yazdıkları arasında?” demek durumunda kalmıştı. Gerçekte her ikisi bambaşka tellerden çaldıkları için aradaki fark günden güne keskinleşti. Şiirin yeniden tanımına her günkünden daha büyük ihtiyaç duyuldu. (…) Türkçe yazılan şiirin imkânları dünyada niçin yankılanmadı? Türklerin ellerinde ne tuttuğu Hıristiyan XI. asrından itibaren kasıtlı olarak görmezlikten gelinir. Türkler herhangi bir vasıfları esas alınarak hesaba katılacak olursa Türk topraklarının yerküre üzerindeki vazgeçilmezliğine alan açılacaktır. Bu alan niçin açılmak istenmez? Çünkü açılırsa İslâm’ın Yahudi Messianizminin veya ihanetle temayüz etmiş Hıristiyan Patriği yakıştırmasının uzantısı olmadığı açıkça görülecekti. Üzerinde el çabukluğu gösterilmiş bu iki din karşısında İslâm söyleminin kaçınılmazlığı gayri-Müslim akıl üzerinde varlık kazanacaktı. Türkçenin bir şekilde en sağlıklı dil tecrübesi olmadığına ve bilakis hastalıklı olduğuna inanmak ve inandırmak İslâm düşmanlığının en esaslı kısmıdır.

İsmet Özel’in “Millî Bölünmelerden Kaçış” başlıklı yazısından alıntılar

 

Bu yazı, İsmet Özel‘in, İstiklâl Marşı Derneği internet portali’nde, “Pergelin Yazmaz Sivri Ucu” üst-başlığı altında çıkan, 6 Rebiül evvel 1442 (23 Ekim 2020) tarihli, “Millî Bölünmelerden Kaçış” başlıklı yazısının birkaç yerinden yapılan alıntılamalardan oluşacak.

“Gözlerimizi kısıp uzaktan bakınca kazasız belâsız yaşamak isteyenlerin günlerini ortalamadan şaşmadan geçireceklerini söyleyebiliriz. Ortalamanın nasıl bir şey olduğuna karar vermenin günden güne çapraşık bir durum arzettiği günde böyle bir cümleyi kaleme almak da cesaret işi. (…)
Nasılsın sualini yuvarlanıp gidiyoruz işte şeklinde cevaplandıranlar can yakıcı sürtünmelerden kendilerini sakındıranlar olsa gerek. (…)

“Önce ne yapıp edip temiz su bulmamız lâzım.”

 

Başlık yaptığım cümle İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet sitesinde “Tersinden Edebiyat Tarihi” üst başlığı altında çıkan yazı dizisinin “Mukaddeme 12” başlıklı dünkü yazısının ilk bölümünde geçiyor. “Mukaddeme 11” başlıklı yazısı şu üç cümle ile bitiyordu: “(…) Hayatımın değerini Dünya Sistemi’nin vizesine talip olmayışımla edindim. Daha açıkçası şeref diye vize damgası yeme alçaklığını hakir görme tavrımı bildim. Buradan sanat ile zanaat arasındaki farka eklenebiliriz.” “Mukaddeme 12” başlıklı yazısı “Eklenebilir miyiz?” diye başlıyor ve şu cümlesi bunun kesin cevabı oluyor: “(…) Hayır, sınıf bilincine talip bir millet olarak bu saatten sonra sanat ile zanaat arasındaki farka eklenemez, eklenip de mevhum mafevkten aferin bekleyemez, himmet umamayız. (…)” İşte başlık yaptığım cümlesi düşündüğü çareye dâir bir ipucu.