“Arap Baharı”, “Arap dünyası” ve demokrasi yolunda önemli gelişme sağlayan tek ülke Tunus’un başarısı üzerine M. Şükrü Hanioğlu’nun yazısından alıntılar
“ “Arap Baharı” olarak adlandırılan siyasal dönüşümlerin üzerinden yedi yılı aşkın bir süre geçmesine karşın yaşananlardan etkilenen toplumlarda “tamamlanamayan” bir süreç söz konusudur. (…)
“Arap dünyası” kavramsallaştırması, ortak paydası Arap dili olan, buna karşılık tarihî gelişim, toplumsal yapı, siyasal kültür benzeri alanlarda derin farklılıkları içeren bir coğrafyaya atıfta bulunması nedeniyle fazlasıyla sorunludur.
(…)
Ancak bu tür bir genellemeden kaçınarak baskıcı rejimlere karşı aynı zaman diliminde başlayan hareketlerden sadece birisinin demokrasi yolunda önemli gelişme sağlamış olmasının nedenlerini tartışmak anlamlıdır.
(…)
Bunun neticesinde “Arap Baharı,” bir örnek istisna edilirse, iki gelişmeyi tetiklemiştir. Libya, Suriye, Yemen gibi ülkelerde düzenin bütünüyle çökmesi neticesinde kanlı iç savaşlar yaşanırken, Mısır’da askerî diktatörlük gücünü tahkim etmiştir.
(…)
“Arap Baharı”nın kıvılcımını ateşleyen Tunus’un söz konusu başarısının sorunlarla karşılaşmadan elde edilmediği ortadadır.
(…)
Ancak “Arap Baharı”nın diğer örneklerinden farklı olarak yeni ve özgürlükçü bir toplum sözleşmesinin kaleme alınması, Ahmed Bey’den Habib Burgiba ve Şeyh Muhammed el-Tahir ibn Âşur’a uzanan kişiliklerin kültleştirilmeden, “hata ve sevap”larıyla, tarihselleştirilerek sahiplenilmesi, seküler ve dinî toplum kutuplarının kendi görüşlerinin mutlak egemenliği yerine “davla madaniya” ilkesi çerçevesinde “vatandaşlık temelli” uzlaşmayı kabûlleri geleceğe ümitle bakılmasını mümkün kılmaktadır.
Tunus örneği Batı entelektüel mehâfilinde “Arap dünyası”ndaki seçeneklerin, seküler diktatörlükler ve baskıcı hanedanlar ile çatışma ve kaos olduğu yolundaki yaygın inancı sarsmıştır. (…)
(…), son derece kırılgan “seküler- İslâmcı” fay hattına sahip Tunus toplumunda tarafların bunun etrafında kutuplaşmak ve çatışmak yerine uzlaşmayı tercih etmeleri belirleyici olmuştur. Burada başta En-Nahda liderliği olmak üzere yeni siyaset aktörlerinin oynadığı rolü göz ardı edebilmek mümkün değildir. Bir karşılıklı taviz ve uzlaşma belgesi olan 2014 Tunus Anayasası bunun en anlamlı kanıtıdır.
İbrahim Fraihat’ın “Arap Baharı”nın “başarılı” ve “başarısız” örneklerini karşılaştıran “Bitmemiş Devrimler: Arap Baharı Sonrasında Yemen, Libya ve Tunus” çalışmasının da ortaya koyduğu gibi yerli aktörlerin “ulusal uzlaşma”yı sağlama çabası ve “siyasete bütünüyle egemen olma” yaklaşımından feragat etmesi “bahar” ya da “kış” seçeneklerine yönelimde belirleyici olmuştur.
Tunus’un dış müdahale olmaksızın ulaştığı netice “Ortadoğu’ya demokrasi götürme” girişimleri kadar “Arap dünyasında demokrasinin kök salamayacağı” benzeri ırkçılık sınırlarında dolaşan önyargıların da anlamsızlığını ortaya koymuştur.
Tarih ve toplumsal yapılanmanın bu noktaya gelinebilmesindeki rolü inkâr edilemezse de oraya ulaşmakta en büyük pay 1861 Anayasası ya da Burgiba sekülarizminden ziyade 2010 Devrimi sonrasındaki siyasal aktörlere ait olmuştur. (…)“
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/hanioglu/2018/03/25/bahar-ya-da-kisi-belirleyen-nedir
No Comments