“Tedbîrât-ı İlâhiyye Tercüme ve Şerhi” adlı eserden kısa bir bölüm

 

Birazcık daha kolay anlaşılır kılınarak bu değerli eserden kısa bir bölümü aktarmak sûretiyle İslâm ilim ve düşünce âleminin seçkin âlimlerinden ve düşünürlerinden Muhyiddin İbn Arabî’nin (d.1165- v.1240), kendi ifadesiyle “İşte bu kitap meliklerin hizmetkârlarına hizmetleri esnâsında ve âhiret yolunda gidene de kendi nefsinde fayda sağlayıcıdır (s.69-70)” dediği eseri hakkında nâçizane bir tanıtımı ya da hatırlatmayı amaçladım.

“(…) ‘Takvâ sahipleri cennetlerde ve ırmakların kıyılarında, güçlü ve yüce Allah’ın huzûrunda hak (sıdk / sadakat) meclisindedirler.’ (Kamer, 54/54-55) Bu âyet-i kerîmeye Muhyiddin İbn Arabî’nin Tedbîrât-ı İlahiyye adlı eserinde (Tercüme ve şerh: Ahmed Avni Konuk; Yayına Hazırlayan: Prof. Dr. Mustafa Tahralı; s.315-316) yer verilmesi bağlamında şöyle denilmektedir:

‘Hakk’ın mutlak varlığı hadlerin (sınırların) cümlesinden münezzehdir. Ve varlık bir sonsuz kavram olup onda ayrışma ve bölünme mümkün olmadığından külliyyet (tümellik) sıfatı ile de nitelenmiş değildir. Ve kendisine göre bir küll (tüm) olup varlığı ondan bir cüz olmadığından cüz’iyyet (tikellik) sıfatından bile münezzehdir. İşte sen Hakk’ı bu hadlerden (sınırlardan) tenzih ettiğin vakit senin cezân (karşılığın) amelinin cinsinden olur. Yani amelin Hakk’ı bu sınırlardan tenzih olduğundan, sen Hakk’ı her bir sınırdan tenzih ettiğinde, bu sınırlardan her birisi senin için mutlak cânibine (katına) yükselmene sebep ve senin selâmetine vesile olur. Bu devamlılık yurdunda, yani Hakk’a dönüşün olduğu tarafta, varlık ülkesinin sürekliliği zorunlu olur. Bu, manâ olarak yukarıda yer verilen âyet-i kerîmede beyân buyrulan makamdır. Bu makama ulaşma ebedî saadete nâil olmaktır. (…)”

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked