Seyyid Şerif Cürcânî’nin “Ta’rifat / Tasavvuf Istılahları (terimleri)” eserinden(Abdülaziz Mecdi Tolun tercümesi ve Abdulrahman Acer’in yayına hazırlaması ile Litera Yayıncılık, 2014) alıntılar

 

Ahad: Sıfatlar, isimler ve nisbetlerde (isim ve sıfatların Zât’la irtibatlarında) kesretin (çokluğun) ortadan kalkması itibariyle Zât’ın isminden ibârettir. Ahadiyyet mertebesindeki itibar, isbat ve iskat(susturma, razı etme) nazar-ı itibara alınmayarak ‘O, O olması cihetinden’dir.

Âlem: Allah’tan gayrı her şey. Zira onunla Allah sıfatları ve isimleri açısından bilinir.

Amâ: Ahadiyyet mertebesinin bir diğer adı.

A’râf : Doğuş yeri. Hakk’ın her şeyde sıfatlarıyla tecellî ettiğini ve her şeyin O’nun mazharı (zuhur yeri) olduğunu şuhûd (şahid olma) makamıdır.

A’yân-ı Sâbite: Mümkün varlıkların Hak Teâlâ ilminde hakikatleri. Ezelî ve ebedî olup Zât açısından Hak’tan sonradır.

Beka: Övülmüş sıfatların varlığı.

Fenâ: Yerilmiş sıfatların olmayışı. Bu türü riyâzatın çokluğu ile olur. İkincisi ise insanın mülk ve melekût âlemlerinin farkında olmaması hâlidir. Bu da şeyleri birbirinden farklı sûretlerde mümtâz bir şekilde yaratan el-Bârî’nin azametine ve Hakk’ın müşahedesine dalmakla olur.

Ferâset: Lügatte sağlam bir anlayış ve dakik bir bakış; hakikat ehli’nin ıstılahında ise yakînin keşf olunması (mükaşefesi) ve gaybın perdelerinin aralanması.

Feyz-i Akdes: Önce ilmi mertebede sonra da aynî (hakikatle ilgili) mertebede şeylerin ve onların istidâdlarının varlığını gerektiren zatî tecellîden ibarettir. ‘Ben gizli bir hazine idim, bilinmek istedim.’ (Hadîs-i Kudsi) (lafzen sahih kabûl edilmemekle (İsmail b.Muhammed Aclûnî) birlikte Aliyyu’l-Kârî (v.1014/1605) bu hadîs-i kudsînin manen sahih olduğunu söylemektedir (Mirkâtü’l-mefâtih şerh-i Mişkâti’l Mesâbîh, thk.)

Fütüvvet: Lügatte cömertlik ve kerem; hakikat ehli’nin ıstılahında ise halkı dünya ve âhirette kendi nefsine tercih etmek.

Hakikat-i Muhammediyye : İlk taayyünle birlikte Zât’tan ibarettir. Buna ‘ism-i a’zam’ da derler.

Hakikatü’l-Hakâyık: Tüm hakikatleri toplayıcı olan ahadiyet mertebesi.

Hakka’l-Yakîn: Kulun Hak’ta fena bulması ve Hak ile ilim, şuhud ve hal olarak bekasıdır.

Hâtır:Kalbe gelen manevi hitâb veya kulun kendi tercihi olmaksızın kalbine gelen şeydir. Hitâb türünden olan dört kısımdır: 1. Rabbâni: Hatırların üstünü. Bunda asla hata olmaz. 2.Melekî: İnsanı mendûba (Şeriatçe yapılması uygun olana) yahut farza yönlendirir. 3.Nefsânî: İçinde nefsî hazlar vardır. Buna ‘hâcis’ de denir. 4. Şeytanî: Hakk’a muhalefete davet eder. ‘Şeytan sizi fakirlikle korkutup çirkin çirkin şeylere teşvik ediyor.’ (Bakara, 2/268)

Himmet: (Bir kimsenin) kalbinin, kendisinin veya bir başkasının Kemâl’e erişmesi için bütün ruhânî potansiyeli ile Hak Teâla’ya yönelmesidir.

İhsân: Basîret nuruyla rubûbiyyet mertebesini müşahede etmek şeklinde gerçekleşen ubûdiyyetle hakikate etmektir. Yâni Hakk’ın sıfatlarıyla sıfatlanmış olarak sıfat gözüyle Hakk’ı ru’yetten ibarettir ki bu, yakînî olarak tahakkuk eder. İşte bundan dolayı Efendimiz’in (sav) ‘İhsân, Cenâb-ı Hakk’a, O’nu görür gibi ibadet etmendir. Sen O’nu görmezden de O seni görmektedir.’ (Buhârî, Îmân, 37)

İnsân-ı Kâmil: İlâhî âlemler ile küllî ve cüz’î olarak kevnî (kozmik) âlemleri kuşatmış olan zâttır. İnsân-kâmil’e, ruhu ve aklı itibariyle ‘aklî kitap’ denir. Ümmu’l- Kitâb diye de isimlendirilir. Zulmanî (karanlık) perdelerden kurtulmuş olmayanların hissedemediği ve esrârını idrak edemediği ‘Değerli ve tertemiz kılınmış sahifeler’ (suhuf-i mükerreme-i mutahhara) (Abese, 80/13-14) budur. İlk aklın büyük âleme ve hakikatlerine nisbeti ne ise insan rûhununbedene ve bedenin potansiyeline nisbeti aynıyla odur. Nefs-i nâtıka insanın kalbi olduğu gibi küllî (tümel) nefs de büyük âlemin kalbidir. Bunun için âlem, âlem-i kebîr; insan da âlem-i sağîr diye isimlendirilir.” (alıntılar, s. 43-71 arasından)

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked