Sadreddin Konevî Kitaplığı “Vahdet-i Vücûd Ve Esasları” isimli kitaptan (Çeviri: Ekrem Demirli, Kapı Yay. 1.Basım: 2014) alıntılar

 

“Hakk’ın mutlaklığını tasavvurda şart şudur: Bu mutlaklık selbî (olumsuzlukla ilgili) bir vasıf anlamındaki mutlaklıktır; (dip not bilgisi: Yani, Hak mutlaklık ile sınırlansa bu, selbî anlamdadır. Başka bir ifadeyle, kayıt Hak’ta dikkate alınamayacağı gibi kayıtsızlık için de aynı şey söz konusudur.) yoksa zıddı takyit olan bir ıtlak değildir.” (s. 11)

“Vahdet, (varlığın kaynağı anlamındaki) mebdeiyyet (başlangıç olma işi) (eşyaya) tesir, yaratma, fiil vb. gibi şeylerin Hakk’a nispeti, sadece taayyün (belirme) itibarıyla sahih ve geçerlidir.” (s. 12)

” Zâta ait ilmî nispet (dipnot bilgisi: ilahî-zâtî nispet) vasıtası ile Hakk’ın vahdeti, varlığının ve mebde oluşunun vacibliği taakkul edilir (akl olunur). Bu da özellikle kendisini kendisinde bilmesi açısındandır. Hakk’ın nefsini bilmesinin (ayn-ı ilmihi), her şeyi bilmesinin sebebi olduğu da böylece bilinir. (…)” (s.13)

“Bilinmelidir ki, Hak mutlaklığı ve ihatası itibarıyla hiçbir isimle isimlendirilemez, hiçbir hüküm kendisine izafe edilemez ve hiçbir vasıf ve resim ile nitelenemez. (…)” (s. 15)

“Hakk’ın ilminin herhangi bir maluma taalluku, o malum kendinden olarak bilinmekte ise ona tâbidir. Bu durumda malum basit ve mürekkep (bileşik); zamanlı veya mekânlı ya da zamansız veya mekansız olabileceği gibi, Hakk’ın tesirini belirli bir vakte göre kabul edip hükmü ve özelliği mütenahi (sonlu) veya bu hükmü sınırsız olarak kabul eden ve belirtilen konuda hükmü ve özelliği mütenahi olmayan bir şey de olabilir. Bu böylece bilinmelidir.” (s. 17)

“Bilinmelidir ki, ilim varlığa tâbidir. Başka bir ifadeyle, her nerede vücûd (varlık) var ise ilim de hiçbir şekilde kendisinden ayrılmaksızın onunla beraber vardır. İlmin farklılaşması (tefavüt), mahiyetin vücûdu tam veya eksik kabulüne göre değişir. Buna göre vücûdu en kâmil şekilde kabul eden mahiyetteki ilim en kâmil şekilde bulunur. Buna karşın, ilim (vücudu) eksik kabule göre noksanlaşır. İmkân hükümlerinin vücûb(vacib/zorunlu) hükümlerine baskın olması da ilmin eksik olmasının nedenidir. Bu böylece bilinmelidir.” (s.19)

” İnsan nazar, keşf, his veya hayal gibi idrak araçlarının bütünüyle veya bunlardan birisiyle herhangi bir malumu idrak edip nazar veya keşfi bu malumu kapsamadığı veya his ya da hayaliyle bu şeyin zâtî özelliklerinin ve hahhıkla tanımış olmaz.e genel lazımlarının ardına geçemediğinde, o şeyi tam olarak bilmiş ve tanımış olmaz.

Bu durumda insanın idrâkinin veya marifetinin konusu, ruhlar ve manaları ya da sûret ve arazları itibarıyla âlem olabileceği gibi Hak da olabilir. Nitekim Hakk’ın ilminde bulunan malumları tanımlayan bir sûret ile apaçık gerçek, insana açılsa (keşf) idi, o da gerçek bilginin böyle olduğunu görürdü. (…)” (s. 22)

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked