“Eğer tarihte Türk arıyorsanız onu sadece İslâm’da, yani bir tavırda, bir karakterde, bir ahlâkta, bir şecaatte bulursunuz.”
İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portali İsmet Özel Köşesi’nde “ALIN TERİ GÖZ NURU ” üst-başlığı altında ” BAŞI DİK, ALNI AÇIK TÜRK” başlığıyla çıkan 2 Zilhicce 1443 (30 Haziran 2022) tarihli yazısının (http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/IsmetOzel?Id=129&KatId=7) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar, o yazının ilk paragrafından bir cümlenin alıntı olarak başlığını teşkil ettiği bu yazıyı oluşturacak.
“ (…) (Başlığı teşkil eden alıntı cümle burada) Eğer tarihten Türk silinemez demeğe meyletmişseniz bunu ancak Türk bilinen kişilerin o tavra, o karaktere, o ahlâka, o şecaate yeniden kavuştuklarında söyleyebilirsiniz..
Hayatın şaşırtıcı gerçekleri itibariyle ‘Türk bilinmek’ ‘Türk olmak’ tan önce gelen bir kavramdır. Şaşırtıcı gerçekler diyoruz çünkü neyin gerçek olduğu fikrine ulaştıysak bunun hayrete değer olduğunu da fark etmiş oluyoruz. (…) Gündelik hayatımız tanıdığımız veya tanımadığımız insanlara borç vererek ve onlardan borç alarak geçiyor. Borçlarımızı ödediğimiz, alacaklarımızı tahsil ettiğimiz vaki mi? Asla değil. Neyi kime borçlu olduğumuzu merak bile etmiyoruz. Hele kime neyi borç verdiğimiz aklımızın köşesinden bile geçmiyor. (…) Bilimin sıkı sıkıya bağlı olduğu ilke dünyanın eziyete maruz bırakılmasıdır.
Dünyanın eziyete maruz bırakılması hadisesinde Türkler yangına körükle gitti. Türklerin ne dillerini muhafaza edecek müesseseleri, ne de fikirlerini himaye edecek makamları söz konusuydu. Dolayısıyla batılılaşma süreci boyunca Türkler felsefe ve edebiyat sahalarında yaya kaldı. (…)
Ben ilkokulda okurken benden Orta-Asya’da bir iç deniz olduğuna ve o deniz kuruduktan sonra Türklerin dünyaya yayıldıklarına inanmam bekleniyordu. (…) İçimden şiir yazmak mı geldi?
Hayır, şiir yazmanın içimden gelen bir şey olduğunu söylersem büyük yalan söylemiş olurum. Lise mezunu olmağa çaba gösterdiğim zaman aralığında şiir yazmak bana dışımdan, çok uzağımdan geldi. Kimlerle birlikte yaşıyorsam onlara kendimce bir şeyler söylemem gerektiğine inandım. Hangi topraklarda yaşıyorsam o topraklara olan borcumu ödemem gerektiğine karar verdim. Yani konuşma gereğine inancım ve borç ödeme kararım beni şiir yazmağa zorladı. Eğer benim kuşağımdan ve daha sonra gelenlerden yazdıklarım seviyesinde bir iş ortaya konulmadıysa bunun sebebi inançtan ve kararlılıktan mahrumiyettir.
(…) Geceleyin Bir Koşu’dan itibaren yazdığım şiirler beni dik başlı ve açık alınlı hale getirdi. Önce aklım dünyada mali hegemonyaya dayalı bir sistemin yürürlükte olduğuna erdi. İnsan olarak dokumuzu gevşeten bir şeydi mali hegemonya. Şiirle aklı başında meşguliyetim beni insanların hegemonyaya boyun eğmelerine sebep olan şeyleri keşfe zorladı. (…)
Cenneti özlemenin nasıl olduğuna kafa yordum. Yorgun kafam beni beynelmilel bir uzlaşma alanına değil Türklüğe süratle sürükledi. Bana Türklüğü cazip gösteren neydi? Yaşadığım toprakların tarihte iki kez vatanlaştırılması yeterli bir cazibe merkezi sağladı bana. Kur’an sebebiyle yükselen itikadın millet yaratmış olması ve seferberlik sonunda vatanlaştırılmış topraklara bir daha sahip çıkılması beni sarhoş etti. Bu sarhoşluğun ölümüme yol açması için Rabbime dua ediyorum. “
No Comments