Fütûhât-ı Mekkiyye, c.15’den (müellif: İbn Arabî, çeviri: Ekrem Demirli, Litera Yayıncılık 2011) alıntılar
“Allah şöyle der: ‘Cinleri ve insanları bana ibadet etsinler diye yarattım.’ (ez-Zariyat 51/56) Allah âyete sebeplilik bildiren edayla başlayıp iyelik zamiriyle bitirmiştir. Hz. Mûsâ’ya vahyederken şöyle der: ‘Âdemoğlu! Eşyayı senin için seni kendim için yarattım.’ (…) ” ‘Orucun bir benzeri yok, çünkü oruç O’na aittir’ denilir. O’nun da benzeri yok! En zelil varlık O’nun karşısında zelil olandır, çünkü zillet ve horluk, izzeti karşısında zelil olunanın değeriyle bağlantılı bir şekilde tezahür eder. Allah’tan daha çok izzet sahibi olmadığına göre O’nun karşısında zelil olandan daha zelil yoktur. Buna mukabil O’nun karşısında zelil olan kimse başkasının karşısında zelil olmaz.” (s.21-22)
“Allah Ebu Yezid’e ‘Bana ait olmayan zillet ve yoksullukla bana yaklaş!’ demiştir. Kim Allah için nefsiyle olursa, şerefli bir şekilde zelil olsa bile başarısızlığa uğramaz. (…) Nefsine ait bir konuda zorlanmışsa, bu halinde -Allah için değil- kendisiyle birliktedir. Böyle biri sürekli ve zorunlu bir başarısızlık içindedir. (…). ‘Allah hakkı söyler ve doğru yola ulaştırır.’ ” (s.23)
Her şey bir kaza ve kadere bağlı / Kazayla olmayan hiçbir şey yok
İfade ettiğim şeyi anlayan kimse / Bu konudaki sırrı öğrenmiş demektir
(…)
Bilmelisin ki Allah kazayı (hüküm vermek), salâhiyet ve varlık bakımından hüküm vermedikçe, kadı ile ilişkilendirmemiştir. Başka bir ifadeyle kadı hüküm vermedikçe bu isim onun adına sabit olmaz. Kazayı belirleyen, hakkında hüküm verilenin hâlidir. Bu yönüyle kaza hükme göre varlık kazanan aklî bir işken, verilen hükmü de hakkında hüküm verilenin durumu belirler. (…) Öyleyse kaza genel (mücmel), verilen hüküm o genelin tafsilidir ve ona kader denilir. Çünkü kader vakti tespit demektir. (…)” (s.23-24)
TEMBİH ara-başlığı altından :
Bilmelisin ki, Allah bize kayıtsız anlamda kazaya rıza göstermeyi emredince, buradan O’nun ‘kazaya rıza’ derken mücmeli (genel / öz) kast ettiğini anladık. Çünkü hakkında hüküm verilenin hâli ve hüküm ‘kaza’yı ayrıştırıp tafsil ettiğinde, kaza razı olunması caiz olan ve olmayan kısımlara ayrılır. Bir şeyden razı olmayı kayıtsız anlamda kullanırken Allah’ın icmali kast ettiğini anladık. Kader hükmün belirlenmesi demektir. Her şey bir kaza ve kadere, yani belirlenmiş bir hükme göredir. Bu itibarla mutlak belirlenme yönünden kaderin iyisine kötüsüne, acısına ve tatlısına iman etmek zorunludur. (…) Nitekim iyiliğe ve hayra da iyilik ve hayır olduğuna iman etmek zorunludur. (…) Kötülüğün var edilmesi Allah’a ait iken kötü olması itibariyle kötülük O’na nispet edilemez. Hz. Peygamber bir duasında şöyle der: ‘Kötülük sana ulaşamaz!’ Mümin Hak’tan O’nun kendinden olumsuzladığını olumsuzlar. Şu âyeti hatırlatabilirsin: ‘ Nefse günahı ve takvayı ilham eden Allah’tır.’ (eş-Şems 91/8) (s.26)
No Comments