İsmet Özel’in bir yazısından sözler…
“Merakımın kaynağı şiirdi. Şiire emek veren biri olmasaydım herhangi bir hususta iler tutar bir merakım da olmayacaktı. Şiirin doğuş şartlarınasadakatim beni menzilden menzile taşıdı. Paul Valery “Şiir bitmez; terk edilir.” demiş. Bu sözü ilk işittiğim zaman hemen aklıma yattı. Zira bu söz insan olmanın geç kalmaktan, güç yetirememekten, sonunu getirememekten ibaret olduğuna dair düşüncelerimi doğruluyordu. Şiir bitmiyor olsa bile ben beyanı hitama erdirme takatını kesbe yelteniyor ve soruyorum: Madem vavlı Türk değiliz, o halde neyiz? Birileri bize ‘vavı noksan Türk’ diye seslense hoşumuza gider mi? Benim gitmez. (…)”
“Zamanının bir kısmını Amerika yerlilerinin haklarını müdafaaya hasreden Marlon Brando sinemada star oyuncu olmanın pek mânâ ifade etmediğini, bir iş yapılacaksa bunun Marx’ın, Freud’un yaptığı gibi bir iş olması gerektiğini söylemişti. Boş lâf. Kimin yaptığı işin diğerinin yaptığından daha esaslı olduğunu din gününde öğreneceğiz. Çünkü amellerimiz öbür dünyaya beraberimizde gelecek.(…) Sıfır hükmündedir dünya işleminin dünyadaki neticesi.(…)”
“Türkiye’de ne olup bittiği umurunuzda olmadığı için benim ne yaptığım da umurunuzda değil. Şiir yazdım ben. Bunun hakkından gelmeğe çalışırken millete kendimi şair diye yutturmak gibi bir derdim yoktu. Tanınma mertebesine lâyık olan şair değil şiirdir.(…) Tarih boyunca şiirin kimliğinden, şairin niteliğinden mahrumiyet Türkçeye kavuşamayan zevatın payına düştü. İnsanları Türkçeye Kur’an-ı Kerim’in kavuşturduğunu bilmeyen, bilir gibi olsa da kabule yanaşmayan irili ufaklı kimselerin benim yazdıklarımdan nasiplenmesine imkân yoktu.(…)”
(Çelimli Çalım, Safer 1437, Sayı 18, “İşlem tamamlandı, netice sıfır veya putları kırdık, çanları susturduk, sonra?” başlıklı yazı, sayfa 20-21)
No Comments