“Kendini bilmekten aciz kişi Rabbini bilmekten de acizdir.”
“Yaratılmışı bilmeyen Yaratanı tanımaz.”
“Allah’ı tanıyamayız biz /Neyi yüklendiğimizi bilmeden
Hakkı onunla bir kez tanırsak / Bilmediğimizi de öğreniriz”
“Bir şeyi bilmenin maksadı kendisini başkasından ayrıştırmaktır. Bilinemez olmakla tanınan bir şey bilinenden ayrışmış ve farklılaşmışsa, bu durumda maksat gerçekleşmiştir. Geride bu iki şey hakkındaki ayrımı bilmek kalmıştır: Bilinmesi mümkün olmayan iki şeyden birisi ötekinden nasıl farklılaşır? Kendimizi bilmekten aciz isek Rabbimizi bilmekten de aciziz.”
“Allah’tan başka fail yoktur. Hal böyleyken kimin karşısında O’nu inkâr?”
(Muhyiddin İbn Arabî, Fütûhât-ı Mekkiyye, 18. Cilt, Çeviri: Ekrem Demirli, Litera Yayıncılık, 2012, İstanbul, s.146-147, ISBN 978-975-6329-84-9)
Bu cümleleri, ateist olmayı veya Allah inancını inkâr etmeyi kolay sanan şımarık ve kendini bilgili ya da kendi bilgi anlayışını kapsamlı ve eksiksiz zanneden kimseler olduğunu bildiğim için, belirttiğim kaynak eserden aktardım. İsterse bu kimseler Avrupa ve Amerika Bilimler Akademelerinde üye olsunlar. Hiç farketmez. Onlar daha kendilerini bilmekten /tanımaktan acizdirler. Öyleleri nasıl Yaratıcı / Allah hakkında O’nun yokluğuna dair söz edebilirler? Kendileri var, gördükleri, hissettikleri her şey var, O yok ha! Bu ancak absürd (saçma) lâf etmek diye söz edilebilecek bir durumdur. Böyleleri kendilerini tanıyıp tanımadıkları üzerinde dursalar sadece, ötesine geçmeseler daha tutarlı olurlar. Kaldı ki kendini tanıyıp tanımama konusu da bu bağlamda çok önemli. Elbette bu konuda konuşabilmek de çok zor ve ciddiyet ister. O konuda da doğru dürüst, kayda değer bir şey söyleyebileceklerini sanmıyorum. Ama hiç olmazsa bu alanda kalarak tartışırlar, gevezelik yaparlar; söyledikleri kendi durumlarıyla / duruşlarıyla ilgili olur. Ancak samimi ve dürüst iseler kendilerini tanımadıklarına dair itirafta bulunabilirler.
“İlim ilim bilmektir / İlim kendin bilmektir / Sen kendini bilmezsin / Bu nice okumaktır” (Yunus Emre)
No Comments