Bazı kitaplardan seçtiğim bazı sözler
“Şahıs ve şahsiyet bakımından müslümanlığını koruma üstünlüğünü elde tutan siyaset adamı öyle bir rota izleyecek ki düşmanlarının nasıl olsa benim korktuğum cihette ilerlemiyor dediği bir sırada hedeflediği noktaya ulaşmış olacak. Ama bunu başarabilmenin ön şartı, bütün manevralar sonunda hâlâ şahıs ve şahsiyet olarak müslümanlığını koruyor olmasıdır.” (İsmet Özel, Neyi Kaybettiğini Hatırla, Şûle Yayınları, Nisan 2000, s. 59)
“İnsanoğlu yeryüzündeki uyanışına yaratılmış olduğunu farkederek varır. Ama iş burada bitmez, burada başlar.” (İ.Ö., aynı kitabın arka kapağından)
“İnsan hayatta olduğu süre içerisinde kendisi için yaratılmış olan ‘kemâl’ sıfatını elde etmek için çabalamalıdır. Bunun aksine kendi yıkımı için çalışan kimse ise kendisi için yaratılan o şeye erişmesine yine kendisi mâni olmuş olur.” (Şeyh-i Ekber, Mahmud Erol Kılıç, Sufi Kitap, 1.Baskı Kasım 2009, s. 221)“Hak, isteme kapısını hacet, umut, hüsn-ü zan ve beklemeyle açmıştır; övgü ve tazim kapısını, rubûbiyetin izzetinin altında kulluğun zelil oluşunu göstermekle açmıştır; böylece kul taşkınlığı, büyüklenmeyi ve böbürlenmeyi terk eder.” (Sadreddin Konevî, Fatiha Sûresi Tefsiri, Tercüme:Ekrem Demirli, s. 203)
“İnsanın hakikati onun ‘ayn-ı sâbitesi’dir. Ayn-ı sâbite, Hak tarafından bilinen bir nisbet ve insanın ezelde Hakk’ın mertebesindeki temeyyüzüdür (kendini göstermesi, benzerlerinden farklı olması). İnsanın mertebesi ise ubûdiyeti (kulluğu) ve me’lûhiyetinden (ilâhı olmasından) ibârettir.” (aynı eser, s. 211)
“Ey hakîkat tâlibi, bil! Mutlak zât, isimler ve sıfatların vücûdda (varlıkta) değil, belki taayyünde (belirmede) aslı ve müstenidünileyhi (ona dayananı) olan şeydir. Her isim veya sıfat ki, bir şeye dayanmıştır, işte o şey Zât’tır. İster yok, ister mevcûd olsun.” (İnsân-ı Kâmil, Abdükerîm el-Cîlî, Mütercim: Abdülaziz Mecdi Tolun, İz Yayıncılık, 4. Baskı 2015, s. 52)
“Dostluğun şartı, kendisini dosta fedâ etmek ve dost için kendisini kavgaya atmaktır. (…) Ten tarafına çeken bir dost, can tarafına çeken bir dosta benzer mi? Mü’min kendisini Hakk’a feda ettiği vakit belâdan ve el ve ayağının kesilmesi korkusundan hiç endişe eyler mi? (…) Madem ki el ve ayağı yaratan tarafına gidiyorsun, (…) elsiz ve ayaksız olur isen ne gam vadır!? (Mevlânâ C. Rûmî, Fîhi Mâ Fîh, Tercüme: Ahmed Avni Konuk, Hazırlayan: Dr. Selçuk Eraydın, İz Yayıncılık, 8. Baskı 2009, s. 161)
No Comments