“Fusûsu’l-Hikem’in Sırları”ndan (Müellif: Sadreddin Konevî, Çeviren: Ekrem Demirli, Kapı Yayınları, 1.Basım: Mayıs 2014) alıntılar
“O Allah en mahrem İzzet gaybının perdesinde, keskin basiret ve işlek düşüncelerin kendisini idrâk etmesini engellemiştir.
O Allah kendisine kavuşmak isteyen kimseleri de vuslatıyla doyurmuştur; onlar Hakk’ı Hakk’ın dışındaki her şeye tercih etmişler, güçlü ve büyük bir arzu ile Hakk’ı talep etmişlerdir.
(…)
Hak bu insanların taleplerine hemen icabet etmiş, afak (ufuklar -a.a.-) ve enfüs (nefisler -a.a.-) âyetlerinde kendilerine görünmüştür; böylelikle onlar da aydınlanmış kalplerle ve basiretli gözlerle, Hakk’ın bilgisi ve müşahedesiyle tahakkuk etmişlerdir.
Allah’ın rahmeti ve selamı, bu en üstün makamdan en büyük paya sahip olan kimsenin üzerine olsun; o zât, ‘ev edna’ (daha da yakın) makamına terakkisinin kemâliyle, bu ulvî makamdan en temiz ve en yüce noktaya ulaşmıştır; söz konusu makam, en güzel isim ve sıfatların kaynağıdır. O zât, efendimiz Hz. Muhammed’dir.
Ayrıca rahmet ve selâm, Hz.Peygamber’in ailesinin ve neslinin üzerine, onun kâmil kardeşlerinin, kâmil vârislerinin üzerine olsun. O kâmil vârisler dünya ve âhiret efendileridir.” (s. 8)
“Fusûsu’l-Hikem, tasavvuf ile iç içe girmiş metafizik hakkında bir kitaptır Eserde yazarın amacı genel olarak varlığın tabiatını ve mümkün varlığın (âlem) vâcib varlık (Allah) ile olan ilişkisini araştırmaktır. Eserdeki en önemli yön, en kâmil mazharları (zuhur yerleri -a.a.-) olan nebîlerin sûretlerinde tecellî eden ilâhî hakikatin araştırılmasıdır. Çünkü Fusûsu’l-Hikem‘deki her bir Fas ‘Kelime’ olarak isimlendirilen bir nebinin ‘hakikat’i etrafında dönmektedir. Ebu’l-Ala Afifi, Fusûsu’l-Hikem‘i ve bu eserin İbnü’l-Arabî’nin eserleri arasındaki yerini şöyle tespit etmektedir: ‘(…) İbnü’l-Arabî bu eserinde tasavvuf felsefesindeki bir sistemi özetler. Bu sistem onun hem akıl hem de dînî coşkusundan taşan oturmuş ve olgunlaşmış bir sistemdir. Bu sistemde varlığın tabiatı hakkında genel bir önerme ortaya koyar ve bu önermeden Allah, âlem ve insan hakkında çıkabilecek bütün sonuçları çıkarır; bu, eserin felsefî yönüdür. Ardından bu felsefeyi sufi zevk ve şahsî tecrübeyle teyide yönelir; bu da eserin sufi yönüdür.'(bkz. Afifi, Fusûsul-Hikem Okumaları için Anahtar, İz Yayınları, s.53)” (s. 9)
” (…) Hak bu bîçareye, sonunculuk sırrına kendisinin tahsis edildiğini ve -Rabbinden başka- İbnü’l-Arabî’yle birlikte olan hiç kimsenin onun kuşattığı sırlara vâris olamayacağını bildirmiştir. (…) Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: ‘Bu ilmi her nesilden âdil olanlar taşır. Onlar taşkınların tahrifini ve bâtıl yanlışlıklarını bu ilimden uzaklaştırırlar. (…) Allah şöyle buyurmaktadır: ‘Her birisinin, işledikleri şeyden dereceleri vardır.’ (Ahkâf, 19) (…) Onları değerli himmetleri ile yüce mertebelerde yarışmaya sevk etmiştir; onlar da sınırlı düşünceleri açısından makûlün bir sınırı olduğunu görmüşlerdir.” (s.11)
No Comments