Gökhan Özcan’ın “Kilitlenmiş zihin, alıkonmuş kalp” başlıklı,10.11.2022 tarihli Yeni Şafak’ta çıkan yazısından alıntılar
“Hayata can dikkatiyle baktığımızda, yaşadıklarımızı berrak bir dikkatle müşahede ettiğimizde her anı zihnimize ve kalbimize yeni zenginlikler katarak geçirmiş oluruz. Çünkü hayat bütün bunları sonsuz bir zenginikle sunar bize. Gözlerimizi elimizdeki, dizimizin ya da masamızın üstündeki, salonumuzun karşı duvarındaki ekranlara kilitlediğimizde bu olmaz. (…)
Ekranlardan bize ulaşan her şey bir ‘yapım’dır, bir ‘prodüksiyon’dur. (…) Bugün bize çeşitlilik gibi gelen bütün bu prodüksiyonlar, hayatın doğal yansımaları değil, birilerinin kendi bakış açılarıyla hükmettikleri birer kurgudur. (…)
Sanal ekran uygarlığında görsel idrakin egemenliği,insanı bir idrak ölümüne maruz bırakıyor.(…)‘ Her gün milyonlarca insan (belki de artık milyarlarca demeliyiz) gününün belli saatlerini ekranlara bakarak, o ekranlardan akan kurgusal gündemle meşgul olarak geçiriyor. (…)’
Yine Mehmet Görmez hocamızın kitabından bir alıntıyla devam edelim: ‘Bu uygarlığın en büyük hareket noktası akıl değil, gözdür; en büyük eylemi, düşünmek değil, bakmaktır. (…) Göz bu uygarlıkta nazar ve müşahede aracı olmaktan çıkıyor; bir arzu, istek ve şehvet aracına dönüşüyor. Ve maalesef bu da beraberinde bencilliği, doyumsuzluğu, duyarsızlığı ve şiddeti doğuruyor. (…) Bu uygarlık insan hayatında görsel idraki egemen kılıyor. (…)
Ekran bağımlılığı diye başlayan ifadeleri hiç kimse üzerine almıyor, bu hep başkalarının başına musallat olan bir arıza gibi görülüyor. (…) O ekranlarla aramda baştan beri bir soğukluk bulunmasına rağmen, ben idrakimin selâmette olduğundan pek emin olamıyorum.”
No Comments