Sadreddin Konevî’nin “Fusûsu’l-Hikem’in Sırları”diye Ekrem Demirli tarafından çevrilen eserinin (Kapı Yayınları 410 Sadreddin Konevî Kitaplığı 1, 1.Basım 2014) Eyyûb Fassı’ndan(s.139-142) alıntılar

 

Bu fassın başlığının (orijinal eserde) Türkçe çevirisiyle şöyle olduğu belirtiliyor ve ardından açıklanıyor:

“Eyyûbiyye Kelimesindeki ‘Gaybiyye’ Hikmetinin Açıklanması: Bu Fassın konusu, gayb âlemidir. İbnü’l-Arabî, fassın başında şöyle demektedir: ‘Hayat sırrı suya sirâyet etmiştir. Böyle olunca su, unsurların ve rükünlerin aslıdır. Bunun için Allah diri olan her şeyi sudan yaratmıştır. Varlıktaki her şey, diri olarak mevcuttur. Çünkü her şey Allah’ı tesbih ve hamdiyle varlıkta bulunur. Fakat bu tesbih ve hamd sadece keşf ile idrak olunur. Dolayısıyla her şey diridir ve her şeyin aslı sudur(s.139) GAYBÎ HİKMET ve EYYÛB (a.s.) PEYGAMBER Bu hikmetin ‘gaybî hikmet’ olarak isimlendirilmesinde iki büyük sır vardır ki, Allah’ın izni ile bunlara dikkat çekeceğim. Bunlardan birisi şudur: Belâ ve sıkıntılar, sûretleri açısından bütün insanlara göre elem vericidir ve nefse de tabiatlarına da uygun değildir; bunlara sadece gaybî âlemler ile ilişkisi güçlü olan, ilâhî ve nebevî haberleri tasdik ettiği veya hissin ötesindeki âlemlere muttali olduğu için netice ve ürünlerinin faydasını gözeten kimse tahammül edebilir.(…). Bu isimlendirmedeki diğer sır şudur:İnsan, kesin veya müşahedeye dayanan bir iman ile belâlara sabretmenin memnun kalınacak neticeleri olduğuna hükmetse bile, giden şeyin aynısının geriye dönmesi şart değildir;benzeri dünyada kendisiyle beraber olduğu halde telef olan şeyin aynısı nasıl ona döner ki!? Her iki sırrı da Eyyûb (a.s.)’ın hâli içermektedir. Bu makamın kapısını sana açtım, ehlinden isen içeriye gir! Eğer girersen, bütün teklif sırlarını, bedenî ve nefsânî sıkıntılı ibadet sırlarını öğrenir, teşvik etmenin gereğini, sadece âhirette veya dünyada veya her ikisinde bu amellere verilecek karşılığın sırrını anlarsın. (…) (s.139-140) KÂMİL İNSANLARIN BELÂ VE SIKINTILARI Peygamberlere ve Ehlullah’ın büyüklerine ulaşan belâ ve sıkıntılar üç kısma ayrılır; bunların her birisinin belli bir sebebi, hükmü ve neticesi vardır.(…); böylece söz konusu velî ve nebîler, makamlarının zevklerinin kendisiyle tamamlanacağı şeyi kabule istidât kazanırlar. Onlar bu zevkleri elde etmişler fakat tam olarak tahakkuk etmemişlerdir.(…) sadece bu makam ile ilgili zevkini ifade etmiş olan kimse, bu durumda, o makama hâkim ve onu ihâta etmiş değildir. (…) Eğer ilâhî kader ve tevfık, bu makamın gerçekleşmesinde şart olan amelleri işlemeye yardım ederse, bu makam gerçekleşir; yardım etmez, ömür de işlenmesi bu makamın gerçekleşmesi için şart olan şeyleri ifâda yeterli olmaz ise Allah bu makam sahibine belâlar gönderir, bu belâlara razı olmak, sabretmek ve nefsi Allah’tan başkasına şikayet edip bunları kaldırması için başkasından yardım talebinden engellemek suretiyle bu kişiyi rızıklandırır. (…)” (s.140-141)

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked