Fusûsu’l-Hikem Tercüme ve Şerhi-I’den bazı alıntılar
Muhyiddin İbnu’l Arabî’nin (h.560/m.1165-h.638-m.1240) dört cilt olarak yayınlanmış (İFAV 7. Baskı) bu eserinin , bazı alıntılamalar yapacağım I. Cildinin tercüme ve şerhi Ahmed Avni Konuk’a (h.1285/m.1868-m.1938) ait olup yayına hazırlayanlar Prof.Dr. Mustafa Tahralı ve Dr. (merhum) Selçuk Eraydın’dır.
“Ma’lûm olsun ki, ‘vücûd’ (varlık) insânî hakîkat olan vâhidiyyet mertebesinden rûh mertebesine indiğinde üç ma’rifet hâsıl oldu ki birisi nefs ma’rifeti, yani kendi zâtını ve hakîkatini bilmek; diğeri Mübdî ma’rifeti, yani kendisinin mûcidini bilmek; üçüncüsü mûcidine karşı fakr ve ihtiyacını bilmektir. Bu ma’rifet gayriyyeti (başkalık) ihtiva edendir. Ve bu rûh, Muhammedî rûh (s.a.v.)’dur. (…)” (s.31)
“Hak Teâlâ hazretleri bu hakîkate işâreten Kur’ân-ı Kerîm’inde meâlen ‘ey habîb-i zîşânım (şerefli habîbim) ! Zikret şu vakti ki biz sana dedik; muhakkak senin Rabb’in insanları ulûhiyyet zâtı ile kuşatandır’; yani onların hakîkî varlıkları yoktur; hattâ cümlesi esmâî gölgelerimden ibârettir. Ve gölge ise hayâldir. ‘Ve bizim sana gösterdiğimiz rüya ve Kur’ân’da olan la’netlenmiş ağaç insanlara fitnedir.’ Nitekim sen de bu hakikati anladın da, (İsrâ, 17/60)’daki ‘hitâb kâf’ı’ hakîkatlerin tümünü ve nisbetleri toplayıcı olan muhammedî taayyündür(belirme). (…) ‘Biz onları yani varlıkları rûh ile nefisten oluşan insanlardan her birine ‘(…) Ama şu ağaca yaklaşmayın.(…)’ (Bakara, 2/35) diyerek her an korkuturuz. Oysa bu korkutma muvacehesinde onların nefisleri vehm iğvasıyla ruhlarını kendilerince meyl ettirerek o la’netlenmiş ağacın semeresi olan tabiî zulmete el uzatırlar. Dolayısıyla onların azgınlığı büyük olur, yani tek yönden örtünmeleri artar.
O halde ey anlayış sahibi! Kur’ân-ı Kerîm geçmişteki Âdem ve Havvâ’dan değil, bizim her günkü hâllerimizden bahsediyor. Biz ise bu vak’ayı geçmişe ircâ ile, kendi hâlimizden gaflet ediyoruz.” (s.32-33)
No Comments