William Chittick’in “Varolmanın Boyutları Tasavvuf ve Vahdetü’l-Vücûd Üstüne Yazılar”kitabının (İnsan Yayınları, Derleyen ve Çeviren: Turan Koç, 4.Baskı 2013) başlarından alıntılar
“(…) Nazarî (teorik) tasavvuf konusunda hayranlık uyandırıcı olan şey, mutasavvıfların bu kanıtları getirirken kullandıkları entelektüel vasıtanın çok incelikli olmasıdır. Özellikle İbn Arabî, dünya entelektüel tarihinin en büyük düşünürlerinden biridir; dolayısıyla onun bakış açısının ondördüncü yüzyıldan onsekizinci yüzyıla gelinceye -ve Afrika’dan Çin’e- kadar ciddî İslâmî düşünceye ağırlığını koymuş olması hiç de tesadüfî bir şey değildir. (…) Ben ve benim gibi başka kimseler bu bilgeliği keşfetmek ve modern bir dille takdim etmek için gayret gösteriyoruz. (…)” William C. Chittick, NY 24 Mart 1997 (Türkçe çeviriye ÖNSÖZ’den) (s. 12-14)
“Bu kitap William C.Chittick’in konu bakımından birbiriyle ilgili bir dizi makalesinin bir araya getirilmesinden oluştu. Makaleler ağırlıklı olarak İbn Arabî ile Konevî, Fergânî, İbn Seb’în gibi takipçilerinin felsefî ve tasavvufî öğretilerini ele almaktadır. Bunlar arasında başta ‘varlık’ ya da ‘varoluş’ olmak üzere, vahdetü’l-vücûd, ‘insan-ı kâmil’ ve ‘hayal âlemi’ gibi konular yer almaktadır. (…) New York State Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışan Prof. W.C.Chittick, The Sufi Path of Knowledge: İbn al-Arabi’s Metaphysics of İmagination; The Sufi Path of Love: The Spiritual Teachings of Rûmî; Faith and Practice of İslam; (…) gibi tasavvufî ve felsefî kültürümüzün daha iyi anlaşılması açısından son derece önemli eserlerin yazarıdır. (…) (s. 15)
Profesör Chittick’in 1997 yılında Tahran’da düzenlenen ‘İslâm Medeniyeti ve Kültürü’ konulu konferansta yaptığı konuşmanın birkaç yerinden alıntılar: “Doğrusu, bana gönderilen bilgi formunda kullanılan dil, kıstasların modern siyasî ve gelişme yanlısı düşünceden alındığını akla getirmektedir; öyle ki bunların tümü Batı’daki post-Hristiyan düşüncesinden gelmektedir. Konferansla ilgili ikinci tereddüdümün, İslâm medeniyetine olan özel ilgilerimle bir bağlantısı bulunmaktadır. Ben hayatımın yetişkinlik döneminin çoğunu, hicrî 7. yüzyılda İbn Arabî tarafından kurulmuş olan okula özel bir dikkat atfederek, İslâm düşüncesini araştırmakla geçirdim. İlk dönemlerdeki çok sayıda Müslüman düşünürün gayretlerinin bir devamı, ve Kur’ân ve Hadîs’te derin kökleri bulunan bu okul, 19. yüzyıla gelinceye kadar çoğu Müslüman Aydın’ın düşünme tarzında köklü bir biçimde etkili olmuştur. Ancak, başta hükümet kararlarında sözü geçenler olmak üzere, hemen hemen tüm çağdaş Müslüman düşünür ve nazariyeciler tarafından o bir kenara itilmiş bulunmaktadır. (…) Bu tereddütlere rağmen, daveti kabul ederek kendime iki görev belirledim. İlki, İslâm medeniyetine modern düşünmeden alınan kategorilerle bakar bakmaz ortaya çıkan konulardan bazısını dile getirmek. İkincisi, yargıda kıstas olarak kullanılabilecek başka bazı, geleneksel İslâm düşüncesinden alınan kategoriler öne sürmek.” (s.21-22)
No Comments