Mesnevî Hikâyeleri’nden biri (Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Hazırlayan: Şefik Can, Ötüken Yayınları, 17.Basım 2022)
“Üzümü her biri başka bir adla tanıyan dört kişinin üzüm için kavgaya tutuşmaları” başlıklı (c. 2, 3681, bu kitapta s. 187-188) hikâye
“Bir adam dört kişiye bir miktar para verdi. ‘Bu para ile işinize yarayanı alın!’ dedi. Dört kişiden biri, ‘Bu parayı engür’e verelim.’ dedi.(İranlı) Öbür arkadaşı Arap idi. ‘Aksilik etme!’ dedi. ‘Ben Engür istemem, ineb isterim.’ Onlardan birisi Türk idi. ‘Ben ineb istemem, üzüm isterim.’ dedi. Rum olan bir başkası, ‘Bırakın bu lâfları!’ dedi. ‘Bu para ile istafil alalım’ dedi. (dipnot: istafil Rumca, ineb Arapça, engür Farsça üzüm demektir.) Derken dört kişi birbirleriyle çekişmeye, döğüşmeye başladılar. Çünkü adların anlamından haberleri yoktu. Onlar ahmaklıklarından birbirlerine yumruk atıyorlardı. Çünkü bilgiden bomboş, bilgisizlikle dolu idiler. Orada çeşitli dil bilir, sır sahibi üstün bir er bulunsa idi onları uzlaştırır, barıştırırdı. Onlara derdi ki: Ben bu para ile hepinizin istediğini alırım. Hiçbir ard düşünceye kapılmadan, hile yoluna sapmadan gönlünüzü bana verirseniz, bu paranız istediğiniz şeylerin hepsini yapar. Bu paranızla dördünüz de muradınıza erersiniz. Dört düşman uzlaşır, birleşir. Sizin her birinizin sözü ayrılık belirtir, savaş doğurur; fakat benim sözüm uzlaştırır, birleştirir. Yazık ki, Türk, Rum, Fars ve Arab’ın kavgasından engür ve ineb şüphesi çözülemedi. Manâ dillerini bilen bir Süleyman gelmedikçe, bu ikilik ortadan kalkmaz.”
No Comments