Özgürlük hakkında bir Açık Oturum’dan alıntılar
2 aylık düşünce dergisi olan Teklif ‘in (Sayı 3/ Mayıs 2022) Özgürlük konulu Açık Oturum bölümünden ( Ahmet Ayhan Çitil, İbrahim Halil Üçer, İhsan Fazlıoğlu, Ömer Türker, Tahsin Görgün) yapacağım alıntılamalar bu yazıyı oluşturacak.
“Mükellefiyetimizin ne olduğu, nasıl bir gerçeklik içerisinde yaşadığımız ya da bu gerçeklik itibariyle özgür oluşumuzdan bahsedilip bahsedilemeyeceği konusundaki tavırlar yahut seçimler aslında her medeniyetin çekirdeğini, çekirdek ideolojisini belirlediği için son derece önemli.” ( AHMET AYHAN ÇİTİL)
“Özgürlüğü irade özgürlüğü, düşünce özgürlüğü gibi farklı anlamlar için kullanmamızı mümkün kılacak aslî anlam ne olabilir? Onun, tüm diğer söylenişlere taşınan mihrâkî (odakla ilgili) anlamını nasıl belirleyebiliriz?” (İBRAHİM HALİL ÜÇER)
“Gerçeklik tasavvurumuzda eyleme bir yer açmamız gerek. Öyle bir gerçeklik tasavvuru inşa etmemiz lazım ki onun içinde eylem de olmalı. Kısaca, eylem gerçekliğin bir parçası mıdır yoksa gerçekliğin bir işlevi midir?” (İHSAN FAZLIOĞLU)
“Özgürlükten bahsederken sanki bu âleme ait olmayan, dolayısıyla bu âlem karşısında insanın kendi özgünlüğünü tahakkuk ettireceği bir tutamak, bir dayanak var mı yok mu diye bir soru soruyoruz. (TAHSİN GÖRGÜN)
“Küllî (tümel) bir iradenin tahakkuk ettiricisi olarak cüz’î (tikel) iradeye sahip olmak ise bunun bilincine vararak tabakalarını takdir etme ve birisinden azat olabilme kararını verme yetisidir. Yani kendisini birinden kurtarıp ötekinin vasatı haline getirebilme kararını verme özelliği. (…) Öyle bir zemin koymamız lazım ki, ihtiyar (seçme, katlanma) kelimesindeki hayrı eyleme katarak gerçekleştiren, iyiliği tercih eden özgürlük kapsamında değerlendirilebilsin, bunun aksini yapan da özgürlük kapsamında değerlendirilebilsin ama kölelik özgürlüğün bir alt kümesi olsun. Yani biz özgürlüğü daha geniş küme yapabilmeliyiz. Diğer bütün durumlar özgürlüğün alt kümesine dönebilmeli. (…) Dolayısıyla insan için ayırıcı bir vasıf olması lâzım. Zannediyorum o vasıf söz konusu küllî eylemin tahakkuk ettirici vasatı haline gelebilmeyle ilgili bilince sahip olmasıdır. Yani onu idrâk etmesi ve onun muhtemel imkân seviyeleri arasında tercihte bulunabilmesi… Özgürlük tam burada ortaya çıkıyor. Kuşkusuz küllî eyleme katılıp onun vasatı hâline gelmenin seviyeleri var. Hayvanlar da madenler de muhtelif seviyelerden birine tekâbül ediyor. (…) (İ.Fazlıoğlu’nun “Atom altı da bunun seviyesi” demesi üzerine Ö.Türker, sözlerine devam ederek, “Hepsi bunun seviyesi. Burada insanî seviyenin bir özelliği var. İnsânî seviye en alttan en üste kadar tercihte bulunabilme ve kendini vasat hâline getirebilme özelliğine sahiptir. Yani dünyadaki en melanet (lanet edilesi) işleri tercih eden insanlar da en ulvî (yüksek) işleri tercih eden insanlar da vasat olma işlevini yerine getiriyorlar. Dolayısıyla, özgürlük sanki bu imkânı fiile dönüştürme ve küllî eylemin vasatı hâline gelme anlamı anlamı taşıyor. Küllî bir iradenin gerçekleştiricisi olarak cüz’î iradeye sahip olmak ise bunun bilincine vararak tabakalarını takdir etme ve birisinden azat olabilme kararını verme yetisidir. Yani kendisini birinden kurtarıp ötekinin vasatı haline getirebilme kararını verme özelliği.” (ÖMER TÜRKER)
“İslâm hem trajik yani mahkûm hem de mazlûm insan anlayışını reddeder. Miraç hadisesi bunu temsil eder. Hz. Peygamber insanlığı temsîlen, tüm fizik kuralları, onları vazeden (koyan) Cenab-ı Hakk tarafından çiğnenerek, huzura çıkarılır ve özgürlüğün temeli olarak muhatap alınır. Tanrı tarafından muhatap alınmak özgür olmak demektir. Çünkü biz de ancak özgür insanı muhatap alırız.” (İHSAN FAZLIOĞLU)
“Başta hayat ve ölüm olmak üzere tüm yönelim nesnelerini bu yönelimsel boşluk içinde teemmül ediyor ( etraflıca düşünüyor) ve tercihe tâbi tutma imkânı kazanıyoruz.” (İBRAHİM HALİL ÜÇER)
No Comments