‘İnsan’ konulu bir Açık Oturum’dan alıntılar

 

2 aylık düşünce dergisi olan Teklif‘de (Kasım 2022 / Sayı 6) yayınlanmış olan ‘İnsan’ konulu, İlahiyatçı akademisyenlerin katıldığı bir Açık Oturum’dan ( yapacağım alıntılamalar bu yazıyı oluşturacak.

“Hem yapan, eden-eyleyen, her türlü kararı varlıkla ilgili alabilen, kendisini ‘Tanrı’ gibi düşünen ve vehmeden bir varlık var. Aynı zamanda kendisini bir nesneymiş gibi düşünen, indirgemeye çalışan bir varlık var. Kendisini güden kuvvetlerin, bilinçdışı etkilerin dümen suyunda hareket ettiğini düşünen bir varlık da var.” ( Ahmet Ayhan Çitil) (s.10)

“İnsan hakkında konuşmak bu anlamda hakikaten varlık hakkında konuşmak demek. Nitekim sûfiler müteahhir (sonraki -a.a.-) dönemde İbnü’l-Arabî ile birlikte tasavvufun konusu Tanrı’dır dediler ama bu, aslında tasavvufun konusunun aynı zamanda insan olduğunu söylemek demek. Çünkü insan-ı kâmil (kâmil insan -a.a.-) üzerinden her şeyi konuşabiliyoruz. İnsan gerçekten böyle bir varlık.” (Ömer Türker) (s.14)

“19.yüzyıla kadar tabiat, Kilise karşıtı Batı düşüncesinin temel kavramı oldu. Ancak Kant ve sonrasında tabiatın, yani tabiatı oluşturan nesnelerin ve onlar arasındaki ilişkilerin insan aklının bir inşası olarak görülmesinin mümkün olduğunu gösterdikten sonra durum değişti.” (Tahsin Görgün) (s.20)

“İnsanın düşünen yanı, düşüncesi öncelendiğinde kendi varoluşu da dâhil tüm varlık nesneleşir. Dolayısıyla özneleşme bir süre sonra bir nesneleşmeye dönüyor ve bugün özne denilen insan da gerçekte nesne haline geliyor…” (Dursun Çiçek) (s.22)

Ömer Türkler’in “Dikkat edelim, idrâki dönüştürebilmeyi değil aktarabilmeyi umuyorlar.” demesi üzerine İhsan Fazlıoğlu’nun sözleri: “Hocam şöyle; bilinç dediğimiz hâdise, zuhûr nazariyesine göre, aşağıdan geliyor ve muayyen bir gelişmişlik gösteren insan beyninin imkânları içinde belirli bir şekilde ortaya çıkıyor. Fakat yapay zekâyla biz bilinci çok daha verimli bir hâle getireceğiz. Diyelim ki, bir insan beyni işlemleri şu kadar hızda yapıyorsa, bunu yapay zekâ çok daha büyük hızda yapacak. Bu durumun örnekleri de var. Türker: “Tabii tabii. Fakat bunların tamamı araçsal yani bilincin kendisine dâir bir şey değil. Fakat insan ile başka nesneler arasındaki fark araçsal görünmüyor.” (s.23)

“Burada anahtar kelime zuhûr etme imkânları. İnsanda bilincin bu şekilde zuhûr etmesi, ona içkin imkânlarla alâkalı. Başka bir maddî zemine taşındığında, yani daha gelişmiş başka bir imkân elde ettiğinde bilinç kendini daha çok açabilir. Dolayısıyla insan, nasıl doğal evrenin bir zuhûruysa (ya da evrimiyse) insanın yapıp ettikleri de bu zuhûrun, bu evrimin içinde olan bir şey. Yani zuhûr ya da evrim insan eliyle insan üzerinden ama insanı aşarak devam ediyor.” (İhsan Fazlıoğlu) (s.23)

“Burada herhangi bir öz tartışmasını dahi aşan ve belirli bir kalıba sığdırılması mümkün olmayan bir bilinç hadisesi var insan söz konusu olduğunda. Benim kanaatimce modern dönemde insana ilişkin yaklaşımların nirengi noktasını oluşturan evrim teorisinin en büyük sorunu da bu.” (Ömer Türker) (s.26)

“Burada unutulmaması gereken şey, kurumların ve bilgi sistemlerinin ortaya çıkması, tür olarak insanı gereksiz kılmaz; aksine iktiza eder (gerektirir). Sorun, kurumların ve bilgi sistemlerinin tek tek insanların, hattâ tür olarak insanlığın varlığını anlamsız hale getirmeye yönelmesi durumunda ortaya çıkıyor.” (Tahsin Görgün) (s.28)

“Adalet, bulunduğu mertebelere göre vahdetin veya birliğin dağılımıdır. Şimdi bu birlik, ahlâk söz konusu olduğunda; siyaset, iktisat, fizik dünya söz konusu olduğunda tahakkuku değişen bir birliktir. Bundan dolayı neye göre o adaleti sağlayacağımız, hangi bağlamda konuşuyorsak o bağlamdaki ölçüye göre belirleniyor.” (Ömer Türker) (s.38)

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked