Seçtiğim gazete yazılarından yine seçtiğim sözler

 

“(…) Neden bugünün insanı bilumum hastalıklardan oluşan bir felaket çemberinin her an kendisini içine çekmeye çalıştığı vehmiyle yaşıyor? (…)

Peki neden kendimizi her an bir hastalığa yakalanacak, az sonra kalp krizi geçirecek ya da iki dakika sonra depresyona girecek gibi hissediyoruz? (…) Ben daha çok ortadaki açık gerçeklere vurgu yapmak niyetindeyim. (…)
(…), tuhaflık medyanın bu konulara yönelik zayıflıklarımızdan yarar devşirmeye çalışmasında… (…)

Elbette her insan kendisine emanet olarak verilen cana çok iyi bakmalı, kendini korumalı. Ancak o canı hayatta ve sağlıklı tutan iradenin bizim elimizde olmadığını da idrak edebilmeliyiz. Sağlık da, hastalık da imtihanın bir parçası… Marifet, ‘kahrın da hoş, lütfun da hoş’ serinliğine ve derinliğine ulaşabilmekte…” (Gökhan Özcan, YeniŞafak 23.10.2017, “Sağlığın hastalıklı hali” başlıklı yazısı)
http://www.yenisafak.com/yazarlar/gokhanozcan/sagligin-hastalikli-hali-2040744

“(…) Aslını merak eden, bilgiyi ve estetiği biriktirerek tecrübeye dökmeyi hedefleyen, evrensel işlerden zevk alan nesiller neden yetişmiyor, neden onun tanıdığı bunun hatırı vesaire ile yetinenler bizi düzeysizliğe, sığlığa, birörnek taponluğa ve en önemlisi vicdansızlığa mahkum bırakıyor? (…)

“Vasatlık hayat tarzından, inancından, mezhep veya tarikatından değil bireyin yetenek zaafından kaynaklanan bir şey. Vasat olmadık, vasat değildik, bundan sonra da vasatlığı kabul etmiyorum!” diyordu Saraybosnalı arkadaşım Amina Jeseknovic Gerçek Hayat’taki manifestosunda.

Ben de etmiyorum Amina. Ama artık vasat olanla olmayanı ayırt edemez şekilde hadım edildi zevkimiz. (…)” (Leyla İpekçi, YeniŞafak, 24.10.2017, “Kültür sanatta bizi vasatlığa mahkum edenler neden vebalini üstlenme?” başlıklı yazısı)
http://www.yenisafak.com/yazarlar/leylaipekci/kultur-sanatta-bizi-vasatliga-mahkum-edenler-neden-vebalini-ustlenmez-2040759

“(…) Bu bahiste şu sonucu rahatlıklar söyleyebiliriz: Eski usta-çırak ilişkisi aynı formda yeniden ihya edilemeyecek şekilde bitmiştir, ancak bu ilişkinin insana bitişik olan özü, sorumluluklarını müdrik insanların oluşturdukları yeni formlarda, okumanın değerini iyi keşfeden talebelerce sürdürülmektedir. (…)” (Ömer Lekesiz, Yeni Şafak, 24.10.2017, “YediHilal ya da umut onu umanın nasibidir” başlıklı yazısı)
http://www.yenisafak.com/yazarlar/omerlekesiz/yedihilal-ya-da-umut-onu-umanin-nasibidir-2040756

“(…) Ataullah İskenderî ne demişti? “Allah seni mahlukâtından uzaklaştırdığında, bil ki sana kendi dostluğunun kapısını açmak istiyordur.” Ne denir ki ‘âmin’den başka.
(…)
Zamanı gelen, olur; hükmün geçmez bazı şeylere.
Zamanı gelmeyen, olmaz; yine hükmün geçmez bazı şeylere.
Olandaki hayrı görmeyi dilersen başka bir şey olur, dilemezsen başka bir şey.
Güneşli günler de, fırtınalı günler de senin için.
Dost kapısından yüz çevirme. Sana hep baktığını unutma.
(…)” (Mevlana İdris, Karar, 24.10.2017, “Hakikat sonrası çağ” başlıklı yazısı)
http://www.karar.com/yazarlar/mevlana-idris/hakikat-sonrasi-cag-5271

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked