“Bu dünyanın tuzaklarından uzak durun, çünkü onun tuzağının ayrımı güçtür.”
Muhyiddin İbn Arabî’nin Fütûhât-ı Mekkiyye (Mekkî fütûhlar/açılmalar) isimli eserinin Ekrem Demirli çevirisi ile Litera Yayıncılık’tan çıkmış (2009) 11. cild’inden yapacağım bazı alıntılamalar (bunlardan ilki s.47’den bir cümle olup alıntı olarak başlığı teşkil etmekte) oluşturacak bu yazıyı.
“Kapılar açılıp ardında bulunanlar sana göründüğünde, bir bakış ile onların bilgisini kuşatırsın.” (s.47)
“Allah’ın yaratıklarındaki hükmü ne kadar gariptir! Allah’a yemin olsun ki, O’nu ancak Allah bilebilir. Acaba mutlular ve bedbahtlar bu hükme göre midir? Yoksa sadece mutlular değil, bedbahtlar mı ona tahsis edilir (ayrılır). Allah’ın herhangi bir yaratılmışın şefaati olmaksızın ateşten çıkartacağı kimseler de bu menzilden öğrenilir.” (s.50)
Bilindiği üzere, bir şeyin nezdinde bulunan o şeye taşınamaz. Takva ve korku, sakınılan ismin etkisinden meydana gelir. Takvanın nedeni, Şedidü’l-ikab (cezalandırması şiddetli olan) ve es-Serîü’l-hisâb (süratle hesabı gören) isimleridir ve takva sahibi böyle ilahi isimlerin hükmü ve etkisi altındadır. Allah ise o insanları kıyamette er-Rahman ismine götürür ve diğer isimlerin etkisi onlardan düşer. Durum böyleyse, ateşten çıkartmak bir şefaat olabilir. Böyle değilse, bu çıkartma bir İhsan ve hibe çıkartmasıdır. Herkes O’nun kabzası içindeyken, Haktan nasıl yüz çevrildiği bu menzilden öğrenilir. İnsanın diğer bütün canlılardan, bitkilerden, donuklardan ve meleklerden farklılığı bu menzilden öğrenilir. Onlar marifette yaratılmış varlıklardır. İnsanın latifesi farklıdır, çünkü o yaratılışıyla diğer varlıklardan farklıdır. Sehl b. Abdullah Tusterî’nin sorduğu sorulardan biri: Acaba insanda bulunan akıl, bilgileri elde etmek üzere mi vardır, yoksa arzuyu engellemek için mi? (…)
Bu menzilin ilimleri sayıca sınırsızdır. Bizim zikrettiklerimiz, menzilin içerdiklerine göre ana konular gibidir. ‘Allah doğruyu söyler doğru yola ulaştırır.’ (s.50)
Muhammedî Mertebeden Özel-Gaybî İlk Vakitler Menzilinin Bilinmesi
“Beni örtün, örtün beni, bir söz ki. Güzellik bilgisinde Rahman’ın payı
Cebrail ufukta tecelli edince. Peygamber Hira mağarasında inzivada
Nefesi ona bir nedenle geldi Kalbinin gizli derinliklerinde
(…)
Sîn ve Sad harfinin sırrının sûreti Gizlilik ve açıklık onun nezdinde toplandı
Ondan bir korku ortaya çıktı. Onu sakinleştirdi, alışsın diye duruma
‘Nedir seni sıkan?’ diye sordu Dedi ki, ‘benden uykuyu gideren bir durumdur o’
Allah bana ikram etti onu Dil sahiplerine ikram ettiği gibi.
(…) ” (s.51)
“Bilmelisin ki, bu bölümü yazarken sevinmeme yol açan bir rüya gördüm. Uyandım ve daha önce öğrendiğim ve övünme anlamı taşıyan bir mısraı içimden söylüyordum:
Her asırda asrı yücelten biri var Ben diğer asırlar için o bir’im
Böyle söylememin nedeni, bilebildiğim kadarıyla günümüzde kulluk makamına benden daha çok ulaşan birini tanımayışımdı. Öyle biri varsa, o da benim gibidir. Çünkü ben kulluk makamının nihayetine ulaştım. (…)” (s.52)
No Comments