“Bilgi” konulu bir ‘Açık Oturum’dan alıntılar
2 aylık düşünce dergisi olan Teklif (Mayıs 2023 / Sayı 9), “varoluşumuza temel teşkil eden temalarla ilgili sorgulama sürecini bu kez bilgi ‘tema’sıyla sürdürüyor.(s.7)
İlahiyatçı akademisyenler arasından entelektüel özellikleriyle dikkat çeken Ahmet Ayhan Çitil, İbrahim Halil Üçer, İhsan Fazlıoğlu, Ömer Türker, Tahsin Görgün’ün katıldığı Açık Oturum’dan yapacağım alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.
“Algı yoluyla bildiğimiz şeyler de akıl yoluyla bildiğimiz şeyler de ayrışabiliyor. Ya da hafıza üzerinden bildiğimiz şeylerle tanıklık üzerinden, haber üzerinden bildiğimiz şeyler farklılaşabiliyor. Dolayısıyla bir de bilginin kaynağı hakkında tartışılabilecek mevzular var. (…) Çok geniş bir alandan bahsediyoruz. (…)” (A.A.Çitil)
“İnsanın aslında yaşam boyu yaptığı şey, bir tercüme hareketidir. Bir şeyler var ve bu şeylerle ancak onları bilgiye çevirerek irtibat kurabiliyoruz. Bilgi, basit anlamıyla, herhangi bir gerçeklik küresindeki olgu ve olaylar ile insan arasında ilişki değil yalnızca. O ilişkiden hâsıl olan bilgilerle kurduğumuz yeni bir gerçeklik içinde yaşayacağız, iletişim kuracağız, bildirişeceğiz. Bundan dolayı diyorum ki, bilginin yokluğu, bir iletişim ve bildirişim bunalımı üretir.” (İ. Fazlıoğlu)
“Hocam doğrusu bu taksimleri çeşitli açılardan yapabiliriz ama bunlardan konuya girmek zor olabilir. İsterseniz şöyle bir yol deneyelim: İçinde bulunduğumuz dönemde bilginin krizinden geriye doğru gidebiliriz. Mesela Platon’a nispet edilen meşhur tanım üzerinden hareket etmek mümkün. Gettier probleminde de tartışılan ‘justified türü belief’ yani ‘gerekçelendirilmiş doğru inanç’ tarifi, İslâm düşünce geleneğinde “İtikadün câzimün mutâbıkun li mûcibin” şeklinde önceleri meşhur Mutezile kelamcısı Ebû Ali el-Cübbâî’ye, müteahhirûn döneminde ise Fahreddin er-Râzî’ye nispet edilir. Sanki modern dönemde kriz, tarifteki mûcibte yani gerekçede ortaya çıktı. Gerekçedeki kriz kademeli bir şekilde geriye doğru ilerledi. (…) Buradaki krizi tasvir edip geriye doğru mu gitsek acaba? Daha makul mu olur?” (Ömer Türker)
“Bilgi üzerine konuşmak saf nazarî bir konuşma değil aslında. Aramızdaki iletişimi, bildirişimi mümkün kılan; bizi içtimaî kaostan kurtaran bir şey aynı zamanda. (…) Bunun için izafî olmayan bir zemin bulmak önemli. (…) Konuşurken sık sık bir konu üzerinde duruyoruz: Gerek fakihler gerek kelamcılar gerek filozoflar olsun, sadece İslâm temeddününde değil elbette, hemen her medeniyette insanları esas itibarıyla üç şeyden korumaya çalışıyorlar: Sofizm, Mistisizm, Skeptisizm. Çünkü bir şehir kurmak, bir arada yaşamak için paylaşılabilir, denetlenebilir istidlâlî / rasyonel bilgi gerekiyor. Tüm bu iddialar bilgiyle alâkalı; üzerlerine konuşmak önemli. Bir de son zamanlarda biz buna lakaydizmi ekledik. Yani her şeyi çözdüğünü düşünmek. Bu ciddî sorunlara ve sorulara derin bir ilgisizlik üretir. (…) Bundan dolayı diyorum ki, bilginin yokluğu bir iletişim ve bildirilir bunalımı üretir.”(İ.Fazlıoğlu)
“Gerçekliği verdik, kesinliği aldık. Kesinlik çözüldü geriye kanaat kaldı. Kanaatler de iktidarlar tarafından kolayca manipüle edilmeye elverişli duygulara tercüme edildi. İsmet Özel’in deyimiyle “tecime elverişli paketlenmiş duygular”. Bu sürecin doğal sonucu olarak da postmodernizm ortaya çıktı.” (İ. Halil Üçer)
“Şimdiye kadarki düşünce tarihi müktesebatımız dikkate alındığında bilgiyle ilgli en önemli krizlerden biri, zihnimizdeki inançların tecrübelerimizle ilişkisi. Modern dönemden klasik döneme baktığımızda da böyle. Yani klasik metafizik gelenekler arası tartışmalarda da böyle. Zihnimde bir kanaat oluşurken bu kanaat ister kesin olduğunu ister zannî olduğunu söyleyelim hangi tecrübeye dayanıyor?” (Ömer Türker)
“İnsanlığın hiçbir dönemi hakkında sahabe dönemi kadar malumata sahip değiliz. Rical kitaplarının kapsamı bizim tahayyül seviyemizin ötesinde. İnanılmaz bir şey ya bu rical kitapları. İşte hadisin bir ayağı bir bölümü zaten o rical kitapları…” (T.Görgün)
No Comments