“Dünya hayatı şaşırtıcıdır. Yaşamak her yönüyle harikuladedir.”

 

İsmet Özel’in İstiklâl Marşı Derneği internet portali İsmet Özel Köşesi’nde ALIN TERİ GÖZ NURU üst-başlığı altında ÇİĞ SÜT EMMEK başlığıyla çıkan 1 Muharrem 1445 (19 Temmuz 2023) tarihli yazısının (http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/ IsmetOzel?Id=183&Katld=7) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar (bunlardan ilki o yazının birinci paragrafının ortalarından, anlam bütünlüğü sağlayan ve biri diğerini izleyen iki cümle alıntı olarak bu yazının başlığını teşkil etmekte) oluşturacak bu yazıyı.

“(…) Bütün çağlar boyunca insanoğlu kendi yaşadığı zaman diliminden şikayetçi olmuştur. Niçin bu böyledir? Bitkilerden farklı, hayvanlardan farklı bir zihnimiz olduğu için bu böyledir. (…) Sevgi çoğu insanda rahatlıkla kaprise dönüşür. (…)”

” XVIII. Hıristiyan asrının ‘Aydınlanma Çağı’ olarak adlandırıldığı kitaplarda yazılıdır. Fakat Avrupalıların hiçbir zaman aydınlıkla tanışmadıkları ise makbul kitapların bir tekinde bile yazılı olmadığını işin erbabı bilir. Uzunca zamandır Avrupa’nın Hıristiyanlaşmadığını, bunun tam tersine Hıristiyanlığın Avrupalılaştığını söylüyorum. (…) Avrupalıların hiçbir bakımdan aydınlanmağa uğramadıklarını önce 1914 Hıristiyan yılında Büyük Savaş’ın patlak vermesi gösterdi. Bugün müstemlekeci zihniyetin Avrupalı zihninde kemikleştiğini katil Fransız polisine yardım için toplanan paranın meblağı ispat ediyor. Yıllar önce BBC’nin açtığı şiir yarışmasında birinciliği Doğu’nun ve Batı’nın hiçbir barışma ihtimali olmadığını, dolayısıyla müstemlekeciliğin kaçınılmazlığını savunan Rudyard Kipling almıştı.”

“Dünyanın değiştiğini inkâra kimsenin gücü yetmiyor. Ancak Batı Medeniyeti çerçevesinde artık değişmenin gelişmeyi ve ilerlemeyi temsil ettiğini kimse iddia edemez oldu. Eğer değişme gelişme demek değilse, eğer değişme ilerleme demek değilse nedir? Türkiye ister istemez değişecek ve fakat bu ülkenin gelişeceği anlamına gelmeyecek. Değişme Türkiye’yi ileri ülkelerden biri haline getirmeyecek. Ne olacak Türkiye’nin akıbeti? Sualimiz Türkiye’nin akıbeti noktasında düğümleniyor. Çünkü diğer ükelerin akıbeti birikmiş ve fiilen mümkün olduğu kadar az elde bulundurulan sermayenin akıbetine sıkı sıkıya bağlıdır.”

“Türklerin idare tarzı müstemlekecilikle uyumlu değildi. Yerküre üzerinde kendilerini kabul ettirmeleri dinleri sebebiyledir. Gayri-Müslim mabetler o mabetlerin civarındaki cami ve mescitlerden daha büyük inşa edilemezdi. (…) Türklerin İslâm’ın tatbiki hususundaki hassasiyetleri III. Selim saltanatına kadar devam etti. O günden günümüze kadar batılı olan her şey taklidi zaruri bir model sayıldı. Ağzından veya kaleminden Türk müziği aleyhine bir kelime bile sadır olmamış Hasan Ferit Alnar’ı Mustafa Kemal’e tanıtmak isteyenler besteciyi harikulade Kanun konçertosu’ndan dolayı değil, Almanya’da orkestra yönetmiş olmasından dolayı tezkiye ettiler.”

“Üzerinde kafa yorulması gereken hususun hegemonya olduğu gerçeğinin üzerini örtmeyelim. Kur’an bütün insanların istifade edebileceği hegemonyayı sundu. Türkler bu hegemonyanın muhafızları olarak şöhret edindi. İslâm’ın hegemonyası insanları yeniden cezbedecek mi? Batı’nın çöküşünden medet uman insanların son zamanlarda görülmemesi düşündürücüdür. Yine de çiğ süt emmiş insanların Türklerden ibaret olmadığını akılda tutalım. Birilerinin hesabının görüleceği fikrini terk etmeyelim. Bu kimselerin çiğ süt emdiğini saklayamayan eşhas olmasını ilk dileğimiz olarak elde tutalım.”

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked