Fîhi Mâ Fîh’den alıntılar
Mevlânâ Celâleddîn Rûmî‘nin (m.1207-1278) bu eseri Ahmed Avni Konuk (m.1868-1938) tarafından tercüme edilmiş, merhûm Dr. Selçuk Eraydın (1937-1995) tarafından yayına hazırlanmıştır (İZ Yayıncılık, 8.Baskı:2009). “Fîhi Mâ Fîh” isminin hangi maksatla esere verildiğine dair FÎHİ MÂ FîH HAKKINDA başlığı altındaki metinde (s. XI) “içinde olması gereken şeyler buradadır” manâsının kasdedilmiş olabileceği ihtimâlini düşünebiliriz” denilmekte.
Bu kitabın başlarından (s.XIII-XV arasından) yapacağım bazı alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.
“Hz.Mevlânâ nimeti bir memeye benzetir ve ‘şükür, nimet memesini emmektir’ der.”
“Hz. Mevlânâ Kur’ân-ı Kerîm’deki ‘De ki: Rabb’imin kelimeleri için deryâ mürekkep olsa ve bir o kadar da ilâve getirsek dahi, Rabb’imin kelimeleri bitmeden önce deniz tükenir.‘ (Kehf, 18/109) âyet-i kerîmesini delil göstererek, kelimetullâhın (Allah’ın kelimelerinin) tükenmeyeceğini; oysa elli dirhem mürekkep ile Kur’ân-ı Kerîm yazmanın mümkün olacağını ifade ederek; sûret bir ve mahdûd (sınırlı) olmakla beraber, manânın sonsuz olduğunu söylüyor. Hz. Mevlâna Kur’ân-ı Kerîm’den zâhirî lezzet bulanları bu yolun genç yolcuları olarak görüyor. Ancak kemâle ermiş olanların Kur’ân’ın manâlarında başka bir teferrücleri (açılımları) ve anlayışları olabileceğini söylüyor; ve bu hususu şu misâl ile açıklıyor: Kâbe’nin yanında bulunan İbrâhîm makâmında zâhir ehli iki rekat namaz kılmayı gerekli görür; bu güzeldir, eyvallah! Ancak muhakkiklerin (tahkik edicilerin, hakikate ericilerin) indinde bu namazın hakikati İbrahîm (a.s.) gibi kendini Hak için ateşe atmak; Hak yolunda cehd ve sa’y (gayret) ile bu makâma yükselmektir.
Hz. Mevlânâ’ya göre Kur’ân-ı Kerîm eskimeyen, zaman ve mekân sınırını aşan ve hiç tükenmeyen bir kelimetullahtır. Müslümanlar eskidikçe kendilerini hep yeni kalacak olan Kur’ân-ı Kerîm’le yenilemelidir.
Mevlânâ’ya göre nefis, düşmanını daima zindan içinde mücâhedede tutmalıdır. O belâ ve sıkıntı içinde bulundukça, ihlâs ve samîmiyet zâhir (görünür) olup güçlenir.
Manâ birdir, ayrılık sûrettedir. Hz.Mevlânâ, çadır yaparken sûret yönünden herkesin ayrı ayrı çalıştığı, fakat hepsinin çadır yapma işinde birleştiği misâlini vererek bu görüşüne açıklık getirmiştir.
İnsan yaratılış bakımından sûret ve manâdan ibarettir. Bu dünyada manâsı ve sûreti olmayan bir iş meydana gelmez; manâ zâten sûretsiz müşahede edilemez. Çekirdek bile kabuğuyla ekilirse neşv ü nemâ bulur.”
No Comments