“Bir gün siperden fırlayıp hakkını söküp almak!”

 

(…) Küfrün tehacümünden müteessir bir Müslüman olarak müstahkem mevki zaruretine inancım tamdı. Bugün bunun zaruretine inanmıyor muyum? Dünden daha çok inanıyorum ve fakat dün benden başka o mevkii işgal edeceği zannı güttüklerim fos çıktı.

(…) Bir gün siperden fırlayıp hakkını söküp almak! Bu ne hırs? Bana ne oluyor? En başından beri kafayı üşütmüş biri miydim? Yoksa delilik bana ısrarlı Türklük vurgum sebebiyle mi arız oldu? İhtimal ki, doğruluk payı her ikisinde de var.

İntiharın deva olmayacağı telaşıyla kalıbımı şiirin saçağı altına fırlatışım ve siyasi bağlanma düsturlarına riayette karar kılışım sebebiyle başımdan geçenleri anlatsam sanmayın ki roman olur. Reality is stranger than the fiction. (…) Aidiyetime sadakatten inhiraf edersem mensubiyetimi kirleteceğim düşüncesiyle çabalarıma hız verdim.

(…) Borç ödemek ve armağanın kıymetini bilmek arasında gidip gelmelerden o vaziyet ortaya çıktı ki Türk tarihini insanların benim arayışımı anlamlı bulup bulmadıkları nokta-i nazarından okuyanlar yüzlerini sınıf bilincine çevirecek kattadırlar. (…) Türklerin talihlerini tarihten söküp ellerine almasına tarihten gelebilecek herhangi bir itirazı göğüslemek mümkün olursa bu ancak sine-i millete dönmekle olacak.

(…) Allah’ın kullarına zulmetmediğinden, insanların birbirine her fırsatta zulmettiğinden haberdar edildiğim kadarıyla şarkılarda, türkülerde rastlanılan kara bahtım dövünüşü benden uzak durdu. (…) Türk olmam hasebiyle tarihte kimin bana ne gözle baktığından doğmuş sonuçları hesaba katıyorum. Yani benim de bir hesabım var.

(…) Osmanlının sunuf-ı devleti vardı. Bir de Osmanlıya haraç vermeyen beraya sınıfı vardı. Esnaf beraya içinde idi. (…) Bu iki çoğul arasındaki fark ışık kendi yüzümüzü ağarttığı nispette böyledir. Parlak kılınan yüzümüze takılan maske olduğunda ise işler maskeyi takanın kâr ettiği sahada döndürüldü, hâlâ dönüyor.

Türk’ün yüzüne maskeyi kim taktı, niçin takıldı? Avrupalılar Türk’ü önce Türk olarak değil, Saracen olarak bildi. Bu meyanda Malazgirt muharebesinden yirmi dört sene sonra Haçlı Seferleri icat ve ilân edildi. Dikkat edin: Her ne kadar henüz İbrani-Hıristiyan/Greko-Romen dünya Türk’ü Saracen olarak biliyor idiyse de Türk tarih sahnesine bilfiil millet-i hâkime olarak çıktı. (…) Türk’ün tersinmez hali yani “öteki” olarak Türk Avrupalının kafasında İstanbul’un fethi vesilesiyle tebellür etmiştir. Bizans’ı, Atina-Kudüs hattında açmış olan ebruli karanfili tarihe gömüp İbranî-Hıristiyan/Greko-Romen bir Avrupa’nın varlığına kast eden Türk kimdi? Olsa olsa bunlar Troya savaşı sırasında otorite boşluğundan bilistifade Anadolu’ya dolmuş Asyalılardı. İşte size Avrupa kafasının ilk Türk yorumu! (İsmet Özel, İstiklâl Marşı Derneği İnternet Sitesi, “Başını Örten Kızlar Felsefe Bilmelidir” serlevhası altında çıkan “Sabrın Ve Tahammülün Neresinden Sınıf Bilinci Doğuyor? (I)” başlıklı, 5 Mart 2018 tarihli yazısından.) http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/Yazi.aspx?YID=1433&KID=63

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked