M. Şükrü Hanioğlu, sığ entelektüel zeminli siyaset anlayışına dikkat çekiyor

 

Seçkin bir akademisyen olduğu kadar bir entelektüel olarak da önemsediğim M. Şükrü Hanioğlu iyi ki bir gazete yazarı olarak da faal durumda. Basınımızın yüz akı nâdir yazarlardan biri bana göre. Bu işini önemsemesini ve titizlikle sürdürmesini takdirle karşılıyorum. Pazar günü sabahları, kendisinin yazısını okuyacağım vakitler olduğu için, merak ve heyecan duyduğum anlar oluyor.

Hiçbir yazısını özen göstermeksizin kaleme almış olduğu izlenimini edinmedim yazılarını okumaya başladığımdan bu yana. Allah kendisine ve yakınlarına sağlık, âfiyet ve selâmet versin; hep istifâde edelim kendisinden.

Genellikle yazılarından sadece alıntılar yapıp aktarırım nâçizâne kaleme aldığım böylesi yazılarımda. Bu defa kendi cümlelerimle ne dediğini, ne demek istediğini, “Siyaseti entelektüelleştirme faaliyetinden trollüğe” başlıklı yazısından aktarmaya çalışacağım.

Siyasetimizin aşırı derecede sığ entelektüel zeminli oluşu yazara göre onun önemli özelliklerinden biri. Bu anlayışın mega söylemler kullandığı ve bunların içini hamasetle doldurmaya çalıştığı kanaatinde. Böylece bu anlayışın yansıdığı siyaset aşırı sembol kullanımı, güncel ile eklemleştirilen ‘tarih inşa faaliyeti’ ve devasa ‘hedefler gösterimi’ gibi zaaflarla malûl. Burada hemen şuna dikkat çekişi önemli: bunun bize özgü bir durum olmadığı, küresel bir eğilimi yansıttığı fikrinde. Bu hususta hükmü veya tesbiti de var: “Siyaset yirminci asrın ilerleyen yıllarında entelektüel boyutunu büyük ölçüde kaybetmiştir.” Ne ki, bunun şüphesiz olarak ülkemizde daha şiddetli biçimde hissedildiği düşüncesinde. Bu gelişmenin temel nedenine de, fazlasıyla zayıf kurum içi demokrasiye de değiniyor. Temel nedeni, doğal olmayan kesintilere maruz kalan yapıların sıfırdan örgütlenmesi ve devraldıkları entelektüel mirası bir yandan vulgarize etmeleri (âdîleştirmeleri) diğer yandan kutsamaları ve tartışılmaz kılmaları; mesajların genellikle toplantı türünde eylemlerle sözlü ve sloganlar düzeyinde iletimi ve fazlasıyla zayıf kurum içi demokrasinin görüş belirtme, eleştiri, tartışma imkânını kısıtlaması olarak özetliyor.

Neticede yazar, siyasetin ülkemizde entelektüel zemin üzerinde yükselmesi yerine, geliştirdiği tezlerin entelektüelleştirilmiş, geçmişiyle ilgili bir tarih inşa edilmiş ve oluşturulan hedeflerin bunlarla uyumlu hale getirilmiş olduğu bir tablo ile karşı karşıya bulunduğumuz gerçeğini dile getiriyor. Buna dair siyasi geçmişimizden ve günümüz siyaset ortamından örnekler veriyor. Meselâ CHP’nin ve ANAP’ın sosyal demokrasi ve liberal düşünce sistemlerinin ürünü olmadıkları ve o temellerde siyasetler üretmedikleri halde, kendilerine özgü siyasetlerini entelektüelleştirdiklerini, sosyal demokratmışcasına, liberalmişcesine bunlarla ilişkisiz siyasetler üretmiş olduklarını belirterek, bunun ortaya çıkardığı sorunların malûm olduğuna dikkat çekiyor. “Ancak günümüzde bunun bile aranacağı bir noktaya doğru ilerlenmekte” olunduğuna işaret etmesi düşündürücü.

Yazar, “280 karaktere sığdırılan saldırgan ‘tweet’ler”den, bunlarla yapılan “düşünce üretimi”nden, bu yeni gerçeklikte bir kısmı bağımsız, önemli bölümü ise “troll çiftliği” olarak adlandırılan yapılanmalar altında örgütlü hareket eden aktivistlerden, siyasal tartışmayı düşünsel boyutu bulunmayan, “daha fazla vuran, karalayan kazanır yarışmaları”na dönüştürenlerden söz ediyor.

Günümüz siyasetinin de “karşıtları”nı kötüleme ve karalamayı, temel tezlerini “entelektüelleştirme” çabasının önüne geçirmiş olduğu gerçeğine vurgu yapıyor. Yazar ‘trollük’ün siyasetin temel araçlarından birisi haline getirilmesi çabalarının tehlikesine dikkat çekerek, siyasetin bunu engellemeye çalışmasının, söz konusu gelişmenin şekillenmesini önleyecek tek tedbir olduğu fikrinde.
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/hanioglu/2018/04/01/siyaseti-entelektuellestirme-faaliyetinden-trolluge

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked