“Yaşamak İçindeki Çocuğu/ Çocuksuluğu Yücelterek Büyütmek”
LÂLE Kültür, Sanat ve Medeniyet Dergisi’nde ( Temmuz-Aralık 2023 / Sayı 8) YAŞAMAK İÇİNDEKİ ÇOCUĞU /ÇOCUKSULUĞU YÜCELTEREK BÜYÜTMEK başlıklı bir yazısı çıktı Prof.Dr. İSMAİL KARA’nın. O yazının birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.
“Süheyl Ünver Hoca’nın bin bir türlü metinleri, resimleri, çizimleri, fotoğrafları ve notları arasında mahalle-sıbyan mekteplerine dair olanlar da cazip ve dikkat çekici. (…) Yaşamak sanatı ve hayat dolu… Mahalle-sıbyan mekteplerinin tedris gelenekleri, gevşek ama benzer ders akışları ve tarzları, mimari yapıları ve zihniyetleri yeteri kadar çalışılmadığı için (erken sayılabilecek bir tarihte bir miktar mimarisi çalışılmıştı (Aksoy, 1968) Süheyl Hoca’nın ‘metrukâtı’ bu mevzuda da bazı bakımlardan hâlâ zemin oluşturucu ve yol gösterici karakterlere sahip gözüküyor.
Bütün kademeleriyle maarif sistemimizin tarihi ve onun içinde bu mektepler hem eğitim-öğretim düşüncesi ve müesseseleri hem de XIX. yüzyıldan itibaren geçirdikleri değişimler, dönüşümler, ‘insan yetiştirme’ yahut ‘yetişmiş insan’ arayışlarımız, anlayışlarımız açısından hâlâ mühim katkılar verecek derecede bereketli konular. (…) ; Türk eğitim sistemi bütün kademeleriyle felsefe ve düşünce olarak da müfredat, ders kitapları, -okul mimarileri başta olmak üzere- müesseseler ve uygulama olarak Türkiye’yi taşıma kapasitesi gelişmiş bir yerde ve yetkinlikte değil. Maalesef değil. (…), tarihî tecrübeleri ve birikimleri bütün kuvvet ve zaaflarıyla yeniden ele alarak, tenkit edip yorumlayarak bugüne getirebilmemiz lâzım. (…) Biraz da çalıştığım konularla irtibatlı olarak erken teşekkül eden bir ilgi ve düşünceden olacak, severek uğraştığım, tâkip ettiğim mevzulardan biri de mahalle-sıbyan mektepleri oldu. Okumalarım sırasında tesadüf ettiğim metinleri, tahkiyeleri, özellikle hatıraları, çizimleri, resimleri, fotoğrafları, personeli ve vazifeleri de bir şekilde tarif eden vakfiye ve tarihi metinlerdeki kayıtları, hususen çok kıymetli ve renkli olan karikatürleri, oryantalist ressamların sayıları hayli fazla ve Osmanlı sahası dışına da taşan tablolarını, adetleri çok az da olsa değerlendirme yazılarını takip etmeye, okumaya ve derlemeye başlamıştım. Hüzün, ironi ve tenkitle karışık bir zihniyet değişimini, eğitim anlayışı farklılaşmalarını da eski ‘güzel’ günlerle birlikte yansıtıyordu bu malzeme; hususen hatırat parçaları. Süheyl Hoca bu mevzuda da hayli bereketli idi. Tesadüfler, arayışlar, notlar ve derlemeler, önümüzden giden Ali Birinci ağabeyin aynı vadideki hiç bitmeyen merak, bilgi ve kayıtlarıyla birleşince müşterek bir çalışma ve neşriyata da kaynaklık etmişti (Kara&Birinci, Bir Eğitim Tasavvuru Olarak Mahalle-Sıbyan Mektepleri- Hatıralar Yorumlar Tetkikler, 2005) (dipnot: Her türden görseller de ihtiva eden bu çalışmada Suheyl Hoca’nın bazı çizim ve resimlerine de yer verdik.)
Süheyl Hoca’nın Bu Vadideki Himmetleri:
O esas mesleği itibarıyla tabipti. Maişetini hakkını vererek oradan temin etti ve tıp profesörü olarak emekli oldu. Fakat tarihe muhtemelen tıp kültürü ve tarihi dâhil olmak üzere bir kültür tarihçisi ve hezarfen sanatkâr bir hoca olarak geçecek. Herhâlde tezhip ve kitap sanatları başta olmak üzere bazı geleneksel sanat dallarının ihya edicisi, resimde bir tarzın surdürücüsü ve aktarıcısı olarak… Ve bu alanlara dair eserlerle, defterlerle, notlarla; muhtelif kayıtlarla, tespitlerle, bizzat yetiştirdiği yahut ilham verdiği talebelerle…
Emeğinin, göz nurunun, birikiminin bir kısmı da, daha önce deginildiği gibi, mahalle-sıbyan mektepleriyle ilgili. Üç kademesi yahut üç türü var bu malzemenin. Biri kendi mahalle mektebi talebeliğiyle alâkalı. İkincisi Tıp Fakültesinin son sınıflarında iken başlayan ve kayıtlarına göre iki ve üç ders yılı süren mahalle mektebi/ ilkmektep hocalığı, üçüncüsü de mahalle mekteplerine dair resim ve çizimleri, fotoğrafları, notları…
Altı çizilecek bir husus: Süheyl hocanın kendi talebelik ve muallimlik tecrübesi, daha ziyade mahalle camisi imamının hocalık yaptığı, caminin müştemilatından olan geleneksel mahalle mektebinde değil, bundan da etkilenen ama “yeni/modern” denilebilecek ilk mekteplerde ( mekteb-i ibtidaîlerde) oldu.
Bununla beraber (…), buradaki ağırlığı farklı mimarî tipleri olan klasik Osmanlı mahalle mektepleri, İstanbul için yaygın tabiriyle taş mektepler almaktadır. (…) Külliyelerin, mahallenin, sokağın, hayatın ayrılmaz bir parçası.
1898 doğumlu olan Süheyl Hoca yaşı ve dönemi itibarıyla bizzat bu mekteplerin, hemen her mahallede bir şekilde bulunan bu yaygın müesseselerin içinden geliyor. Hepsini görmüş geçirmiş. (…) Aile Cağaloğlu’na, Şeref Efendi Sokağı’ndaki bir eve taşınınca küçük Süheyl de Çemberlitaş’ta, Karababa Dergâhı’nın bulunduğu sokaktaki hususi bir mektebe, Menbau’l-İrfan Mektebi’ne veriliyor. (…) (II. Meşrutiyet yıllarında sırf İstanbul’da 100’ün üzerinde hususi mektep var.) (…) Varlıklı aileler ise ilkmektep çağındaki çocuklarına daha ziyade evlerinde ve hususi hocalarla eğitim vermeyi tercih ediyorlar.
Süheyl Hoca’nın Menbau’l-İrfan’a dair, zaman zaman erken kaybettiği babasıyla alâkalı anekdotlarla birleştirerek anlattığı bir miktar kayda ve bilgiye sahibiz (dipnot: Bu konuda bk. (Sayar,1994, s.58-59; 276). Menbau’l-İrfan Mektebi hakkındaki resmî kayıtlar için bk. (Güçtekin, 2015, s.259-63).
No Comments