Birinci Dünya Savaşı’nın bitmesinin yüzüncü yıldönümü: etkinlikler ve özellikle Türkiye’nin tavrı üzerine M. Şükrü Hanioğlu’nun dedikleri
Dünya ölçüsünde değerli ve seçkin bir akademisyen ve entelektüel olan M. Şükrü Hanioğlu‘nun 18.11.2018 tarihli ve “Unuttuğumuz savaş” başlıklı bir yazısı çıktı. Belli ki, Birinci Dünya Savaşının sona erişinin yüzüncü yıldönümü nedeniyle kaleme alınmış bir yazı bu. Zîra, yazar ifade ediyor yazısının en başında o nedenle “tüm dünyada kapsamlı etkinliklerin düzenlenmiş olduğunu”. Ben bu yazıda üstünde durulan bir hususu, daha yazının başlığında ifade edilmiş bir duruşu /tavrı anlayarak aktarmaya çalışacağım. Yazar, bitişinin yüzüncü yıldönümünde “Birinci Dünya Savaşı ve Türkiye” konusunu bu yazı içerisinde nasıl ele alıyor, bu konuda Türkiye’nin tavrını nasıl görüyor ve değerlendiriyor; bunu yansıtmayı amaçladım.
Yazar, söz konusu yazısının başlığıyla, bu savaşı (unutmamız elbette mümkün değil ama) unutmuş gibi durduğumuzu ifade etmek istemiş olmalı. Yazının içeriğinde böylesi bir tavra işaretler var. Daha yazısının ilk paragrafında şöyle diyor: “Bu harbin önemli aktörlerinden birisinin önde gelen mirâsçısı durumundaki Türkiye’deki alâka sınırlı olurken, Paris’te düzenlenen anma törenine katılım da “Mondros’u mu kutluyoruz?” düzeyinde eleştirilerle sorgulandı.” Yazar, “konuya toplumumuzda gösterilen düşük seviyeli ilgi”yi de, “milyonlarca hayata mâl olan bu olayı ‘iyiler- kötüler’ ve ‘muzafferler- mağluplar’ benzeri eksenlerde yeniden inşa”yı da doğru bulmuyor. ” ‘Ortak hafıza’ üzerinden tarihselleştirme amacına dönük çabaları olumlu gördüğü anlaşılıyor, ama bu amaca hizmet eden törenlere katılıma yöneltilen eleştirileri ‘tarihi önemsememe’ ile alâkalı görmüyor; toplumumuzun tam tersine olan bir özelliğine değiniyor bu hususta.” Ve ” ‘Mağlubiyetimizi mi kutlayacağız?’ eleştirisinin dillendirilmesinin ‘tarih’e yönelik genel bir ilgisizlikten kaynaklandığı söylenemez.” diyor. Bu davranış biçiminin nereden kaynaklandığını da açıklıyor: “Büyük çapta, I. Dünya Savaşı’nın ‘geçmişi günümüze taşıyan teleolojik şablonlarımız’daki yerinden kaynaklanmaktadır.”
Yazıdan bir alıntı: “1914 Ağustosu’nda göz kamaştırıcı törenlerle, çiçek yağmurları altında cepheye uğurlananların en geç Noel’de evlerine dönmüş olacağının düşünülmesine karşılık 1918 Kasımı’na gelindiğinde, savaş tüm dünyayı altüst etmiş, evvelce yaşanmamış ölçekteki yıkıma neden olmuştu. Bunun yanı sıra mücadelenin ‘Savaşları Sona Erdirecek Savaş’ olacağı yolundaki tezler de doğrulanmamıştı.”
Yazar, “The First World War (Birinci Dünya Savaşı)” adını 1920’de yayımladığı kitabına veren eski bir asker ve harb-i umumî’nin önde gelen savaş muhabirlerinden Charles Repington’dan söz ederek şöyle diyor: “Gerçekten de ‘barışı sona erdiren barış’ın daha büyük bir ‘ikinci’ yıkımın altyapısını hazırladığını görememek imkânsız gibiydi.”
Yazar, İstiklâl Harbi’nin, ‘karakuşî’ diye nitelediği bu ‘barış’ dayatmasına ilk ciddî itiraz ve direnişi dile getirdiğini; ne ki ‘doğu’da gerçekleşen bir Türk-Yunan çatışmasına indirgenmesinin ondan gerekli derslerin çıkarılmasına engel olduğuna vurgu yapıyor.
Dört alıntı daha yaparak yazıyı bitireyim.
“Coğrafyasındaki devletlerin önemli bölümü gibi Türkiye de I. Dünya Savaşı’nın ürünüdür. Buna karşılık, sınırları savaş galipleri tarafından çizilen ve ‘mandat’ idaresi altına yerleştirilen devletlerden ‘yeni düzen’ ve dayatmalara itiraz neticesinde kurulmuş olma niteliğiyle farklılaşır.“
“Dolayısıyla, Türkiye’de I. Dünya Savaşı’na gösterilen ilgisizlik şaşırtıcı görülebilir.
Bunun en önemli nedeni ancak ‘ortak hafıza’ geliştirerek yapılabilecek ‘hatırlama’, ‘acıyı anlama’, ‘ders çıkarma’ ve ‘tarihselleştirme’nin toplumumuzda gerçekleştirilememesidir.“
“Savaşın ‘bizi parçalamak’ için çıkarılmış olduğu iddiasından hareketle, çok uluslu imparatorluk harbini ulus-devlet mücadelesine dönüştüren, ‘Harb-i Umumî’yi kurucu lider kahramanlığı üzerinden değerlendirerek ‘Çanakkale’ dışında kalan kısımlarını önemsizleştiren yaklaşım ‘kendi merkezli’ bir kurgu yaratmaktadır.
“Her konuda ‘tarihselleştirememe’ sorununu aşamayan Türkiye için ‘I. Dünya Savaşı’ bile bir istisnâ oluşturmamaktadır…“
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/hanioglu/2018/11/18/unuttugumuz-savas
No Comments