İbrahim Kalın ve onun “Barbar/ Modern/Medenî/ Medeniyet Üzerine Notlar” kitabından alıntılar
“İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun oldu (1992). Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi’nde yüksek lisansını, George Washington Üniversitesi’nde yüksek lisansını, George Washington Üniversitesi’nde beşerî bilimler ve mukayeseli felsefe alanında Molla Sadra’nın varlık görüşü ve bilgi felsefesi üzerine yazdığı teziyle doktorasını tamamladı (2002). College of The Holy Cross, Georgetown Üniversitesi ve Bilkent Üniversitesi’nde İslâm Düşüncesi ve İslâm-Batı ilişkileri üzerine dersler verdi. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Merkezi’nde akademik araştırmalar yaptı. 2005-2009 yılları arasında SETA Vakfı’nın kurucu başkanlığını yaptı. 2009 yılında Başbakan Başdanışmanlığı, 2012 yılında Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı, 2014 itibariyle de Büyükelçi sıfatıyla Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcılığı ve Cumhurbaşkanlığı Sözcülüğü görevine atandı. Yazarın, İslâm felsefesi, İslam-Batı ilişkileri ve Türk dış politikası üzerine yayımlanmış kitap ve makaleleri bulunmaktadır. Çalışmalarından bazıları: İslâm ve Batı (İSAM Yay., 2007. Kitap, Türkiye Yazarlar Birliği 2007 Fikir Ödülü’ne layık görüldü; Yunanca ve Arnavutçaya tercüme edildi); Akıl ve Erdem: Türkiye’nin Toplumsal Muhayyilesi (Küre Yay., 2013); Knowlodge in Later Islamic Philosophy: Mulla Sadra on Existence, Intelect and Intuition (Oxford University Press, 2010) (Türkçesi: Varlık ve İdrak: Molla Sadrâ’nın Bilgi Tasavvuru, Klasik Yay., 2015); Mulla Sadra (Oxford University Press, 2013); Ben, Öteki ve Ötesi : İslâm-Batı İlişkileri Tarihine Giriş (İnsan Yay., 2016). John Esposito ile birlikte hazırladığı Islamophobia: The Challenge of Pluralism in The 21st Century (Oxford University Press, 2011) (Türkçesi: İslamofobi 21. Yüzyılda Çoğulculuk Sorunu, İnsan Yay., 2015); M.Ghazi bin Muhamma d ve M. Hashim Kamalı ile birlikte hazırladığı War and Peace in İslâm: The uses and abuses of jihad (Cambridge:The Islamic Texts Society, 2013) adlı çalışmaların, Oxford Encyclopedia of Philosophy, Science and Technology in İslâm (Oxford University Press, 2014) adlı iki ciltlik ansiklopedinin veMulla Sadra, The Book of Metaphysical Penetrations, A parallel English-Arabic Text of Kitab al-Masha’ir (Brigham Young University, 2014) kitabının editörlüğünü yaptı.”
“Kavafis’in şiiri, barbarların muhayyel ve düzenleyici işlevini çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Barbarların gelmeyeceği, aslında hiç olmadıkları haberine sevinmesi gereken insanlar, buna neden üzülürler? Bu sorunun cevabını da ben ve öteki arasında kurulan ilişkide aramak gerekir. Hayalî barbarların bir anda yok olmasıyla eski sorunlar geri gelir. ‘Zaten yoktular‘ mesabesindeki barbarlar sahneden çekilmiş ve ülke yine kendisiyle başbaşa kalmıştır. İnsanlar meselelerini, olmayan bir barbar tehdidi üzerinden değil, kendi gerçekleriyle yüzleşerek çözmek zorundadırlar.”
“(…) Medeniyet kültür, âdet ve geleneklerin ötesinde, varlığa ilişkin tutum ve davranışlar bütününü ifade eder. Kültür formlarını ortaya çıkaran da medeniyetin dayandığı zihnî, ahlâkî ve estetik ilkelerdir. Bu anlamda medeniyet, kültürün üzerinde ve ötesinde bir bilinç ve davranış biçimini ifade eder. Yine aynı sebebe dayanarak medeniyetler bir aidiyet duygusu ve kimlik inşa ederler. (…) Modernitenin ve küreselleşmenin tetiklediği yeni sosyo-kültürel ve siyasî dinamikler, medeniyet gibi büyük kavramları yetersiz, yersiz yahut işlevsiz hâle getirmektedir.
Fakat küreselleşme paradoksal bir şekilde medeniyet idrakini güçlendiren bir etkiye de sâhip. Küreselleşmenin nesnesi ve alıcısı durumunda olan toplumlar, küreselleşme dalgası karşısında muhkem bir direniş hattı ve emin bir liman oluşturmak için, kendi tarihlerine ve hâfızalarına başvurma ihtiyacı hissediyorlar. Zira küreselleşme, sahih ve derinliği olan kimlikler inşâsından ziyade, Batılı değer, meta ve sembollerin tedâvüle girmesi ve Batı-dışı toplumlara taşınması sürecini ifade ediyor. (…) Seküler-liberal değerler sisteminin insanlığın büyük yürüyüşünün nihaî menzili olduğunu ileri süren ‘Tarihin Sonu‘ tezi, medeniyetle ilgili aidiyet ve kimlikleri izah etmede yetersiz kalır. Bu durumun temel sebeplerinden biri, bizim küreselleşme, evrenselci liberalizm, ulus-devletçi realizm ve medeniyelle ilgili bilinç süreçlerini eş zamanlı olarak yaşıyor olmamızdır. (…) Samuel Huntington’ın ortaya attığı ‘Medeniyetler Çatışması‘ tezi, bu düzen arayışına verilmiş Batılı bir cevaptır. (…) Çatışma duygusu, siyasî ve askerî alandan dinî inanç, kültür, toplum, sanat ve diğer alanlara hızlı bir şekilde teşmil edildi (yayıldı). 2005 yılında T.C. Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve İspanya Başbakanı Jose Luis Rodriguez Zapatero tarafından başlatılan BM Medeniyetler İttifakı Girişimi, bu çatışma paradigmasına karşı bir alternatif olarak geliştirildi ve çatışma psikolojisinin derinleşmesini önlemede kritik bir işlev gördü. Yüzden fazla ülkenin desteklediği Girişim, medeniyetler arasındaki tek ilişki biçiminin çatışma olmadığına dikkat çekerek farklılıkları yok saymadan bir arada yaşamanın mümkün olduğu tezini savundu. Medeniyetler İttifakı Girişimi, medeniyet kavramının yeniden sahiplenilmesi ve hegemonik kullanımlarından kurtarılması noktasında da önemli bir rol oynadı. (dipnot: Bu girişim konusunda derli toplu bir değerlendirme için bkz. Mehmet Aydın, Siyasetin Aynasında Kültür ve Medeniyet (İstanbul: Kapı Yayınları, 2016), s. 485-520. Girişim’in resmî web sitesinde ilgili belgeler ve faaliyetler hakkında bilgi bulmak mümkün: https://www.unaoc.org)
Buna rağmen kültürel sınırların aşıldığı, kimliklerin aşındığı ve ‘her şeyin buhar olup uçtuğu‘ bir devirde medeniyet, açıklayıcı bir çerçeve sunma imkânını hızla yitirmektedir. Zygmunt Bauman’ın ‘akışkan modernite‘ kavramını post-modern toplumlara uyarlayan Umberto Eco, ‘büyük anlatıların‘ reddedilmesiyle atbaşı giden nihilist eğilimlere dikkat çeker. Her şeyin anlamını yitirdiği bir dünyada tüketim iştahı ve hazzı, insanların hayatına yön verecek tek şey haline gelmektedir. (dipnot: Bkz. Umberto Eco,Chronicles of a Liquid Society (London:Harvill Secker, 2017), s.1-3.) (…)”
No Comments