İnsân-ı Kâmil Hakkında bilgi
Kâmil İnsân Hz. Muhammed’den (s.a.v.) ibârettir. Kâmil İnsan, Hakk’a ve halka mukâbildir. Şurasını da bil ki, bu bâb, bu kitapta mevcut olan bâblerın hepsinin özetidir. Belki kitabın başından sonuna kadar, ne kadar izâhât varsa, bunların hepsi bu bâbın (Altmışıncı Bâb) şerhidir. Bu hitâbı anla!
Şunu da bil ki; insanî tür ferdlerinden her ferd, bütün kemâliyle diğer insânî ferdin nüshasıdır. Birisinde bulunan şeyin, diğerinde de bulunması zorunludur. Eli ayağı kesilmek veya ana rahminde bir ârızadan dolayı a’mâ olmak gibi arızalar bulunmadıkça, anılan düstûra muhâlif insan bulunmaz. Anlatıldığı üzere ârıza bulunmadığı takdirde, insan ferdlerinden iki insânî ferd yekdiğerine mukabil birer âyinedir. Birinci ayinede bulunan, ötekinde de bulunur. Şu kadar var ki, eşya, yâni mevcûdât bazı insanlarda potansiyel olarak, bazılarında bi’l-fiil mevcuttur. Eşyâ kendilerinde bi’l-fiil bulunan zevât, enbiyâ ve evliyâdan kâmil olanlardır. Bunlardaki kemâlde de yine tefâvüt (fark) vardır. Bazıları kâmil, bazıları ekmeldir. Varlık âleminde Hz. Muhammed kadar kemâliyle beliren başka bir kimse zuhûr etmemiştir. Hz. Muhammed’in kemâlâttaki ifrâdına ahlâkı, ahvâli, ef’âli (fiilleri), akvâli (sözleri) şâhid ve burhândır. Hz. Muhammed İnsân-ı Kâmildir. O’ndan başka kâmil olan enbiyâ ve evliyâ, kâmilin ekmele ve fâdılın efdâle erişmesi gibi, Hz. Muhammed’e mülhâktır (katılmıştır). Ben müellefâtımda İnsân-ı Kâmil lafzını söylediğim vakit, murâdım Hz. Muhammed’dir. Onun yüksek makam-ı a’lâ, en kâmil mahal esnâsına öyle riâyet etmek farz olunduğundan, maksadımın bu olacağında şüphe yoktur. Bununla birlikte, benim ‘insan‘ lafzı ile adlamamda mutlak ‘İnsân-ı Kâmil‘ makâmına işâretim ve tenbîhâtım da vardır. O tenbîhe âit ibârelerimin de Hz. Muhammed’den başkasına nisbet olunması câiz değildir. Çünkü ittifakla İnsân-ı Kâmil, O’dur. Mahlûkât ve mahlûkâtın Yaratıcısı katında Hz. Muhammed’e mahsûs olan faziletler bir kâmilde mevcut değildir. “ed-Dürretü’l-vâhide fi’l-lüccet-i’s-sâide” olarak adladığım âtideki kasideyi ben Hz. Muhammed hakkında söyledim.
Kasidenin Tercümesi‘nden birkaç alıntı: 1. Bir kalp ki, içinde bulunan vecd ateşi tamamiyle rûha itaat etmiştir ve o kalbin sırrı ve nâtık sır olan lisanı, o kalbi levm edenlere (çekiştirenlere) isyân eylemiştir. 3. O kalb, aşk ve hasretle uykusuzluğa ülfet etti ve Medine’yi unutamadı. (…) 6. Göz yaşından hâsıl olan deniz, incilerini dışarı atarak o incileri hitama erdirmiş ise de, nihâyette o denizin mercanları zuhûr etmiştir. Yani göz yaşı bitmiş ve yerine kan akmağa başlamıştır. 30. Mevcûdâtın kâffesi ondadır ve ondandır ve onun yanındadır. Asırlar fenâya uğrar, onun zamanları zevâle uğramaz. 43. Hz. Muhammed için Hakk’a hidâyete tavassut (aracılık) vardır. O, insan için hakikat-i vesile-i rahmettir. İnsana rahmânî tecellî, onun vâsıtasıyladır. (…)”
No Comments