Fîhi Mâ Fîh’den alıntılar 1
“Ulemânın şerlisi ümerâ ziyaretine gidenler ve ümerânın hayırlısı ulemâyı ziyaret edenlerdir.” (ümerâ: sivil ve askerî camiada yüksek makamlarda olanlar)
“Biz vermeyi öğrendik, almayı öğrenmedik.” (darb-ı mesel)
“Allah Zü’l-Celâl Hazretleri geceyi gündüze ve gündüzü geceye dâhil eder; ve ölüden diri, diriden ölü çıkarır.” (Al-i İmrân, 3/27)
“Allah Teâlâ’nın rahmetinden ancak kâfirler kavmi ümitsizdirler.” (Yûsuf, 12/87)
“Şu halde Hak nûrundan yanmağa sabr etmeyen ve ictihâd göstermeyen adam, adam değildir. İdrâk olunan her şey Hak değildir. Âdem odur ki, ictihâddan hâlî (boş) kalmayıp, bî-ârâm ve bî- karâr (durup dinlenmeyen ve kararsız) olarak Hakk’ın Celâl nûrunun etrâfını devr eyliye. Ve Hak odur ki, âdemi yakıp yok ede ve hiçbir akıl onu idrâk edemiye.”
“Mecnûn Leylâ’yı kendisinden ayrı görmedi ve şöyle dedi: Nazım olarak tercüme: “Gözümde hayâlin, dilimde adın / Gönül gark-ı zikrin; bu mektup kime?”
“Ene’l-Hak” diyen kimse, kendisini yok edip ve ber-hevâ eyleyip “Ene’l-Hak” der; yani “Ben yokum, hep O’dur, Hudâ’dan başka mevcûd yoktur; ben külliyyen sırf yoklukum ve hiçim” der. Bu makamda tevâzu ziyadedir. Şu kadar ki, halk anlamıyorlar. Hak için hasbeten-lillah mertlik eden bu kimsenin nihayet arada bendeliği vardır. Bu mertliği her ne kadar Hak için ise de, kendisini ve fiilini görür. O suya gark olmadı. O kimse suya gark olmuştur ki, onda hiçbir hareket ve fiil kalmaya. Onun hareketleri ancak suyun hareketi ola.”
“Arslanın biri bir âhûyu kovaladı; âhû ondan kaçtı. Kaçıncaya kadar, iki vücûd (varlık) var idi. Fakat arslan âhûya yetişip, âhû onun kahır pençesi altına gittiği ve Arslan’ın heybetinden bî-hûş (şaşkın) ve bî-hûd (kendiliksiz) olarak onun önünde düştüğü vakit, yalnız arslanın vücûdu kaldı. Âhunun vücûdu mahvoldu ve kalmadı. İşte istiğrak budur.”
No Comments