Açık Oturum Konu: Bilim
2 aylık düşünce dergisi Teklif’te (Temmuz 2023, sayı 10) çıkan bu Açık Oturum’dan yapacağım bazı alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı.
“Bilimsel bilgi makul bir şekilde -yöntemli olmak ile makuliyeti eş anlamlı olarak kullanabiliriz burada- problem çözme faaliyeti olarak temayüz ediyor. İnsanlar, toplumlar ve hattâ kurumlar problemlerini çözerek varlıklarını sürdürürler. Problem çözmenin bir tane yolu yoktur. Her problem çözme faaliyeti, bilimsel sıfatını taşımaz. Bunlar arasında bilimsel olma sıfatını hakkeden, kısaca makul olan, yani bir usûle bağlı olandır.” (Tahsin Görgün)
“Bilimin aslında tüm dönemlerde temel bir karakteri var. İster Yunan’da olsun ister İslâm’da olsun, ister günümüzde olsun bilim, konusu her ne ise onunla ilgili dakikleştirilmiş idrâk iddiasında bulunuyor.” (Ömer Türker)
“Ulaştığımız noktayı nihaî kabul edip geçmişi bu noktanın uzantısı haline getiriyoruz. Halbuki şu an yani şimdi, geçmişin bir hâsılası olmalı. Klasik gelenekte felsefe, ana küme; bilim onun içinde dağılmış vaziyette; çağdaş gelenekte ise bilim ana küme; felsefe içinde dağılmış hâlde.” (İhsan Fazlıoğlu)
“Bilim, belirli bir gerçeklik küresindeki olgu ve olayların, önceden tanımlanmış ilke ve yöntemlere göre istidlalî / çıkarımsal / gidimli aklın sınırları içinde dizgeli, tutarlı ve kanıtlı, paylaşılabilir, denetlenebilir ve tekrar edilebilir bilgisi.” (İhsan Fazlıoğlu)
“Aydınlanma sürecinde yapılan vedüaliteyi içinde barındıran tanımları bilmek ama mutlaklaştırmamak da bilime dâhil. Çünkü bir dönemin tanımlarını mutlak ve gerçeklikmiş gibi kabul etmek hem süreci hem de yöntemi kabul etmek anlamına gelir. (Dursun Çiçek)
“Gerçekten hakikate sâdık, hakikati yansıtan bir söz olmadığı sürece o bilgi, ona göre kurulmuş bir sistem, ona göre düzenlenmiş bir ehliyet sistemi, ona göre teşkil edilmiş bir toplum düzeni de sıkıntılı oluyor.” (Ahmet Ayhan Çitil)
“Bilimsel betimleme için gücün mahiyeti, onu Kur’an fâil ve kurulma nedeni, soruşturma alanının dışındadır; betimlemenin verdiği şey, bir kez olay meydana geldikten sonra onun fenomenal seviyede tasviridir. Bilimsel betimleme, sınırları içinde kaldığında işlevsel ve faydalıdır, fakat kendisini hareketin kuşatıcı ve eksiksiz açıklaması olarak takdim ettiğinde haddini aşar ve fiziksel açıklama olmaktan çıkarak metafiziğe dönüşür.” (İbrahim Halil Üçer)
“Bilimsel bir teori açıklayıcılık iddiasına sahipse bu soruların cevaplarını da içermelidir, içermiyorsa açıklayıcılık iddiasından vazgeçmeli ve sınırlarını gözeterek, kendisini bir betimleme ve sınıflandırma çabası olarak takdim etmelidir. (İbrahim Halil Üçer)
“Bir, eskiler nedenselliği kuşattığına dair bir iyimserliğe sahiptiler. Bu yok artık. İkincisi, eskiler, nedenlerin -bence en ciddî iddiaları hocam- evreni kuşattıklarına dair bir iddiaya sahiptiler.” (Ömer Türker)
“Bilimin duruma göre bir toplumun, bir devletin, bir ümmetin veya insanlığın mevcudiyeti ile alâkalı olmak zorunda olduğu açık olmakla birlikte, bunların birinin mi, hepsinin mi, yoksa bunların hepsine ek olarak aşkın bir boyutla mı irtibatlı olması gerektiği, bilimle ilgili tartışmaların en esaslı sorusudur.” (Tahsin Görgün)
“Diyelim ki kesin bir nokta bulacağız, bilim adamları bunu kendileri de pragmatik olarak hallediyorlar. Çünkü herhangi bir bilim adamının yer çekiminden kuşku duyduğunu zannetmiyorum.” (Ömer Türker)
“Mesele bir ifade meselesi. Akidemizle ilgili bir sorunumuz yok ama bu akidenin anlam önermelerine çevrildiği metafizik çanağın dili eskidi; bu dili güncellemek gerekiyor. Çünkü ifade, istifadenin anahtarıdır.” (İhsan Fazlıoğlu)
“Bizim metafiziğimizle ilgili, metafizik çanağımızla ilgili bütün kuşkular, bu metafizik çanakla ilgili olmayan neticelerden kaynaklanıyor. Esas sorun bu.” (Ömer Türker)
“Her şey lafza indirgenmiş; yalnızca Lâ ilâhe illallah Muhammedun Resûlullah diyerek gerçeklikle yüzleşilemez. Tersine bu ilkenin mefhumundan (kavramından) hareketle yeni metafizik çanaklar kurulması gerek. Yeni-İbn Sînâcılık, Yeni-Râzîcilik, vb. hattâ bir tane de değil, birkaç tane metafizik kurulması gerek.” (İhsan Fazlıoğlu)
No Comments