Metafizik Düşüncenin Yeniden Yorumu: Sadreddin Konevî ve tâkipçileri

 

Fusûsu’l- Hikem ikincil bir literatür de ortaya çıkartmıştır. Özellikle Fusûsu’l-Hikem şerhlerinin mukaddimeleri Anadolu tasavvufunun en önemli nazarî metinleridir. Bu mukaddimeler tasavvufun temel sorunlarını ele alan ve bir anlamda Fusûsu’l-Hikem’e giriş özelliğindeki risâleler olarak teorik tasavvuf tarihinde çok önemli bir yer tutmuş ve bazen şerhlerden çok şöhret kazanmışlardır.

Abdurrahman Câmî, Konevî hakkında şunları söylemiştir: “İbnü’l-Arabî’nin vahdet-i vücûd meselesi hakkındaki fikirlerini, Konevî’nin çalışmalarını ve düşüncelerini dikkate almadan hakkıyla anlamak mümkün değildir. (dipnot: Abdurrahman Câmî, Nefehâtü’l-üns: Evliya Menkıbeleri, Çev. Lamiî Çelebi, Yay. Haz. Süleyman Uludağ, Mustafa Kara, İstanbul, 1995, s.705.) Sadreddin Konevî’nin şerhi, el-Fükûk fi esrâr-ı müstenidâti hikemi’l-Fusus’tur. Fusûs üzerinde teknik anlamda ilk şerh, Konevî’nin önemli talebelerinden birisi ve İbnü’l- Fârız’ın Kasîde-i Hamriyye’sinin de şârihi olan Müeyyidüddîn Cendî ( ö.691/ 1292) tarafından yazılmıştır. Cendî’nin eserindeki mukaddime ve şerh diye iki kısımlı tarz, sonradan gelecek pek çok Fusûs şârihinin izleyeceği bir model teşkil etmiştir. Öte yandan Abdürrezzâk Kâşânî ( ö. 730/1330), Davud Kayserî (ö. 751/1350), Sofyalı Bâlî Efendi (ö.960/1553) ve asrının melâmî sûfilerinden Abdullah Bosnevî (ö.1054/1644) eseri şerh eden büyük düşünürlerden birkaçıdır..

Fusûsu’l-Hikem ikincil bir literatür de ortaya çıkartmıştır. Özellikle Fusûsu’l-Hikem şerhlerinin mukaddimeleri Anadolu tasavvufunun en önemli nazarî metinleridir. Fusûsu’l-Hikem’e giriş özelliğindeki risâleler olarak teorik tasavvuf tarihinde çok önemli bir yer tutmuş ve bazen şerhlerden çok şöhret kazanmışlardır. Fusûsu’l-Hikem çeşitli tartışmalara yol açmış, bu bağlamda dönem dönem çeşitli konuları fakih ve kelamcılar tarafından eleştirilmiş, bu eleştirilere karşı sufiler tarafından cevaplar verilmiş ve böylece başka bir literatür alanı daha oluşmuştur. Bu tarz risalelerin başında vahdet-i vücûd veya varlık hakkındaki risaleler gelir. (…) Bu vahdet-i vücûd risalelerine bazen bir âyet veya hadis yorumunu esas alan risaleleri de eklemeliyiz. Bu bağlamda âyet ve sûre tefsirleri sufilerce revaç bulmuş, âyet ve hadis tefsirleri şeklinde başka bir literatür daha ortaya çıkmıştır. Bunlara Fusûsu’l-Hikem’ in teknik konuları hakkında yazılan risâleler eklenebilr. Bunların başında a’yân-ı sâbite risaleleri gelir.

Anadolu’nun düşünce hayatındaki en etkili isim İbnü’l-Arabî ile birlikte Konevî olmuştu. Bunun başlıca nedeni, bir ekolün kurucusu olmasıydı. Konevî İslâm filozoflarının metafizik anlayışını yeniden yorumlayan ve onu özellikle tasavvuf birikimiyle uzlaştırarak dinî düşünceyle bağdaştıran kişidir. Bunun için evvelemirde metafizik ilminin konusunu, meselelerini ve ilkelerini tespit eder. Metafiziğin konusu Allah’ın varlığıdır. Bu görüş, İslâm filozoflarının görüşünün bir eleştirisidir. Onlara göre metafiziğin konusu varlıktır. Bu iki yaklaşım arasında temelde bir ayrım vardır. Bu sayede Konevî, Allah’ın varlığının kanıtlanmasını bir sorun olarak görmez. Ona göre Allah’ın varlığı bedîhî olarak kabul edilen bir gerçektir. Metafizik ilmi, varlığı kabul edilmiş olan Tanrı’nın âlemle irtibatını ele alır. Bu konularda yazdığı kitapların en önemlisi Miftâhü’l-gayb (Tasavvuf Metafiziği) adıyla bilinir. (…)

Konevî’nin başka bir kitabı da İ’câzü’l-beyân fî tefsiri ümmi’ Kur’an (Fatiha Tefsiri) adlı eseridir. Bunun dışında “İlâhî Nefhalar”, Fükûk, Nusûs gibi önemli eserleri vardır. Başka önemli eserleri de İ’câzü’l-beyân, Nefehât-ı İlâhiyye (İlâhî Nefhalar), Fükûk, Nusûs’dur. (…)”


No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked