“Evren Tarihi Düşüncesi”
” CİNS” adlı aylık dergide (Nisan 2020/Sayı:55) çıkan, Prof. Dr. Ömer Türker‘in yeni bir yazı dizisinin ilk yazısının başlığını bu yazının da başlığı olarak alıntıladım. Nasıl olsa bu yazı tamâmen o yazının birkaç yerinden yaptığım alıntılamalardan oluşuyor.
“(…) Bizim bu yazıdan itibaren konuşmak istediğimiz sorunlar, ya doğrudan ya da dolaylı olarak medenî hayatın gerisinde yatan bilimsel bilgiyle ilgilidir. Bu sebeple İslâm düşünce geleneği tabiri burada İslam medeniyetinde bilimsel bilgiyi temsil eden ekolleri ifade etmektedir. Şimdi bu geleneğin karşılaştığı ve hâlâ aşma çabasını sürdürdüğü sorunları incelemeye başlayabiliriz.
Klasik bilim geleneklerinden farklı olarak modern bilimde başarılan şeylerden biri, evren tarihi fikridir. Daha önceki yazılardan da anlaşılacağı üzere filozoflar, kelâmcılar ve mutasavvıfların âleme ilişkin açıklamaları, modern dönemde olduğu gibi tarih düşüncesini barındırmaz. Felsefî evren açıklaması, aklî ve cismanî unsurlarıyla bütün âlemin def’aten (birden -a.a.-) meydana geldiğini söyler. (…) Kelâmcılar âlemin yoktan yaratıldığını düşündüğünden onlara göre âlemin bir başlangıcı, dolayısıyla kaba tabirle hesaplanabilir bir yaşı vardır. (…)
Tasavvuf geleneği ise bu meselede felsefî açıklama üzerine ikinci bir imal-i fikirden ibarettir. Peki evren tarihi düşüncesi niçin bir sorundur? (…) Evren tarihi fikri, İslam medeniyetinde klasik bilim geleneğinin yeniden ifadesi ve geliştirilmesini, dolayısıyla bilimsel bilginin sürekliliğini temsil eden filozofların temel kabulüyle çelişmektedir. (…) Onların bilimler düzeninde dünya dışında cismanî cevherlere yani göksel kürelere ilişkin üç temel bilim vardır: Teorik fizik, mücessem (somut -a.a.-)astronomi ve mücerret (soyut -a.a.-) astronomi. Bu üçünden ilk ikisi açıklama gücünü kaybetmiştir. (…) Mücerret astronomi ise felsefe ve bilim geleneğinin en dikkate değer araştırmalarını oluşturan kısımdır. (…)
Şu hâlde evrenin oluşum süreçlerine ilişkin modern araştırmaların bulguları, tahminleri ve senaryoları, evren tarihi fikrinden yoksun bir âlem tasavvurunu sorunlu hâle getirmektedir.Kriz tam olarak şöyle özetlenebilir: Eskiler evrenin oluşum süreçlerini hiyerarşi fikriyle çözüme kavuşturmayı tercih etmiştir. Bugünden bakıldığında hiyerarşi düşüncesi bir yandan âlemi oluşturan çeşitli unsurlar arasındaki bağlantıyı tesis etmeye imkân verir diğer yandan da sahte bir tarih kavrayışı ima eder. (…) Buna karşılık modern evren tarihi fikri, insan idrakinin metafizik alandaki kazanımlarını dışarıda tutmayı tercih eder. (…) Kriz tam olarak metafizik açıklamaların dışarıda bırakılmasında kendisini göstermektedir. (…) Yani kriz, modern bilimlerin fiziksel dünyaya dair açıklama gücünün ikna edici olup olmadığında değildir, tam tersine fizik dünyanın sınırlarına ve oluşum süreçlerine ilişkin bilginin, evrenin varlığına ilişkin bir bilgi olup olmadığındadır. Başka bir ifadeyle kriz, nesneye ne kadar nüfuz edebildiğimiz sorusuna verilen cevapların ikna ediciliğindedir. (…)
Krizi bu denli derinleştiren şey, özellikle filozofların metafizik öğretiler ile fiziksel açıklamalar arasında kurduğu sıkı ilişkidir. (…)
Bir sonraki yazıda, evren tarihi fikrinin, canlıların oluşum süreçleri özelinde bir türevi olan evrim teorisini de özetleyecek, ardından cevaba geçeceğim.”
No Comments