“İşin içinde iş var”
İsmet Özel‘in, İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde “Pergelin Yazmaz Sivri Ucu” üst-başlığı altında çıkan, 3 Cemaziyelevvel 1442 (18 Aralık 2020) tarihli ve “Suça Davetiye : Sosyal Hareketlilik” başlıklı yazısından yer yer yapacağım alıntılamalar oluşturacak bu yazıyı. Önemsediğim ve etkilendiğim bir yazı olduğu için, bu alıntılarla da olsa bu yazıdan haberi olmayanları haberdar etmek, ve kimler okuyacaksa
onlarla bunları paylaşmaktır niyetim.
“Şiir yazdım. Tahsilim sırasında ilk defa sene kaybı yaşamış ben canımı dişime takmazsam gelecek günlerimi geçiremeyeceğimi biliyordum. Yazdıklarımdan hiçbir şey (Gerçekten söylüyorum: Hiçbir şey) anlamasa bile yazdıklarımın şiir olduğunu ilk fark eden Edip Cansever oldu. (…) Vizeyi almıştım. Bu benim beklediğimden daha fazla bir şeydi. Gençliğimde küçümsediğim birçok şeyle meşgul olarak bu yaşa gelmiş olsam da, yıllar boyu finallere girmedim. Girmeyişimin sebebini bu imtihanların 27 Mayıs 1960 sonrasında asla gerçekleşmeyişiyle izah edebilirsiniz. Gerçekten 27 Mayıs Türkiye Cumhuriyeti’ni İstiklâl Harbi galiplerinin ülkesi olmaktan çıkardı. (…) Tarih içinde İslâm’ı takip ile şekillenmiş ve temeli Kur’an tarafından atılmış Türk kültürünün ne fotoğrafı çekilebildi, ne de hikâyesi anlatılabildi.
(…) Zadegân sınıfının nereden gelip nereye gittiğine eğilmek herkes için eğlenceli olabilir. Nasıl oldu da kentsoylular zadegân sınıfının sırtını kolayca yere getirdiler? Çünkü mali sermaye hâkimiyet gücünü bütün maddi zorluklardan sıyrılmanın yollarını bularak almıştı.
(…) Her ülkenin şartları kendine mahsustu. Dolayısıyla sosyal hareketliliği bir esasa bağlama imkânını hiç kimse elinde tutmuyordu.
(…) İşin içinde iş var. Meseleye kapitalizmin insan bünyesine yaptığı tesir açısından bakıldığında karşımıza hangi toplumda olursa olsun sosyal hareketliliğin suça nasıl bir davetiye çıkardığı suali çıkacaktır. Bakalım bu sual bizi nereye sürükleyecek?
Hangi taraftan bakarsanız bakın sosyal hareketlilik yumuşak veya gönül okşayıcı değildir. (…) Bu hep böyledir: Yöneten bir şey söyler yönetilen başka bir şey anlar. Nasıl olmuştur da sosyal hareketlilik canını koruyabilmiştir? (…) Modernleşmenin bu değişikliğe yol açan ve giderek bu değişikliği icbar eden bir tarafı vardır.
Sosyal hareketin yönü aşağıdan yukarıya doğrudur. (…) Çaresizliği gideren araçlarla insanın huzur bulması arasında bir çelişki var. Çaresizliğinizi karaborsacılık veya arsa spekülasyonu gidermişse bunlara gerek duyulmayan ortam sizin düşmanınız sayılacaktır. (…) Bir kişi gününü gün etme saikıyla hareket etmeğe başladı mı temas kurduğu herkesi kendi hedefinin malzemesi şekline getirir. Buna insanları ‘şeyleştirme’ diyenler vardır. İnsanları şeyleştirmenin varacağı yer fuhuş, kumar ve her türlü eğlencenin ticaretidir.
Her türlü eğlence ne demeğe geliyor? Her türlü eğlence dediğimizde insanların imkânları nispetinde kendilerine tapınmaya ve fırsat bulurlarsa başkalarını kendi kulları durumuna düşürmeğe varan her şeyi anlarız. (…) Neden sosyal tabakaların alt katmanını aşamamış insanların elinden suç fışkırıyor? Çünkü ilişkilerini birbirlerine zihinlerini açmadan başlatıyorlar. Sosyal hareketlilik başka türlüsüne yer açmıyor.
Pergelin yazmaz sivri ucu sosyal hareketliliğin delinebilir zeminler üretmesi sebebiyle sanatçıya ve bilhassa şaire batıyor. Şair sosyal hareketliliği reddederek başlıyor mesleğine. Kast ettiği şey olan biteni kendinden uzak tutmak değil, olan bitenin künhüne varma işine dalmaktır. Bunun için sosyal hareketliliği olduğu yerde bırakmak mecburiyeti altındasınız. İnsan vazifeşinas olmayabilir. Üzerine düşen vazifeyi umursamayanlar arasında vazifeden bahsedilir bahsedilmez kendini tuhaf hisseden herkes şiire düşkünlüğüyle dikkat çekecektir.
(…)“
http://istiklalmarsidernegi.org.tr/Yazi.aspx?YID=1830&KID=79
No Comments