“Ölenle ölmüyoruz; ama bazılarımız ölmüş olanın gittiği yer hakkında şuur kazanıyor.”
İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portali İsmet Özel Köşesinde çıkan “Yazdıklarımın Soluklanma Vakti (I)” başlıklı ve 8 Zilkâde 1442 (18Haziran 2021) tarihli yazısının (http://istiklalmarsidernegi.org.tr/IsmetOzel?Id=77&KatId=5) paragraflarının hemen hemen her birinden birer-ikişer alıntılayacağım cümleler oluşturacak bu yazıyı. İlk alıntıladığım cümle de başlığı teşkil ediyor.
“(…) Hayrete kapıldığımız şeyler ve durumlar şaşırmamıza yol açıyor. Hâlbuki hayranlığımızın bir şaşırtıcı tarafı yok.
Çok vaktim kalmadı. Kaç saat, kaç gün, kaç hafta, kaç ay, kaç yıl daha yaşayacağımı ben bilmiyorum. Uzayan ömrümün ne kadarının kaldığını bir beni yaratan biliyor. Benim bildiğim şey yazdıklarıma nefes aldırma vaktinin geldiğidir. (…) Ne zaman ki yazdığım şiirin adını Partizan koydum, o zaman kendimi sadece bir şair olarak değil, Avrupaî, giderek Fransevi anlamda ‘bağlı’ bir şair olarak görmeğe başladım. Bağlılığım bir daha ara vermedi. (…)
(…) Eğer yeniliğe heves bahsinde içime sızmış bir şeyler vardıysa onları içimden kazıyıp sökmek beni güçlü kılıyordu.
Güçlü insan karşısına çıkan her gerginliği kendi lehine çevirebilen insandır. (…) Karakter hususiyetlerimizi doğuştan getirmiyoruz. Bize din seçme alanı bırakan budur. (…)
Fert olarak her birimizin yaptığı seçmeler millet olarak gidiş istikametimizin de habercisidir. (…)
ABD sınırları içinde 100 yıl öncesinde Kızılderililer ne vatandaşlık ve dolayısıyla ne de kapitalizmin üzerine titrediği mülkiyet hakkına sahipti.
(…)
Yoksulların kültürel değerler bakımından ezilmesine itiraz ediyorsanız kapitalizmin can suyunu kesmiş olursunuz. (…) Sermaye birikimi sayesinde bilhassa XV. Hıristiyan asrından itibaren inşa edilmiş bir kültürel ortam vardır ve bu ortamın her etkinliği insanlık aleyhine sonuç vermiştir.
(…) Hayatımız tuhaflıklarla dolup taşıyor ve biz hakkaniyet gereği işleri tuhaf karşılıyoruz. Tuzu kuruluk burada başlıyor. (…)
Şeytan bize ne kadar yaklaşıyorsa biz de şeytana yardakçılığı şeytanlaşma olarak değerlendirmekten o kadar uzaklaşıyoruz.
(…) Ben kendi uyanışımı kapitalizmin en büyük belâ olduğunu anlamamla başlatırım. Uyanışım modernliğin kapitalizmden başka bir şey olmadığını fark etmemle kemale erdi. Bu gelişme çizgisini sosyalizmden İslâm’a geçiş şeklinde yorumlayıp yorumlamamak sizin elinizde.
(…) Dünya Allah’ın ipine sıkıca sarılmış olanlar ve diğerleri şeklinde bir bölünmenin ne demeğe geldiğini öğrenmelidir. (…)
(…) Şiirin peşine düştüğü mutlakıyet binlerce yıl yolumuzu aydınlattı. Bilim tapıcılığından bizi salim kılan şiirdir. (…)
(…) Vatanımızı içimizdeki hainlere ve dışımızdaki düşmanlara karşı yaşama yolları icat ederek kazanmıştık. ‘Önce vatan’ deyişimiz bu sebeptendi. (…)
(…) Hâlbuki İkinci Yeni’ye edebiyat sahasında yer açan çok partili, giderek çok yönlü siyasetten başkası değildi. Tekrar edelim: Hadise bir edebiyat hadisesi değildi.
Edebiyat hadisesi olmayan hadise neyin nesiydi? (…) Daha başından dinimizle batılılaşmaya yamanmak imkânsızdı. (…) İstiklâl Marşımız ‘Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar’ dan bahsediyordu. İstiklâl Marşı şairine göre bu canavar serhaddi imanı olan vatanı boğamazdı. (…)”
No Comments