Tedbîrât-ı İlâhiyye’den sözler

 

Muhyiddin İbn Arabî’nin(m.1165-1240) ünlü eserlerinden biri olan bu eseri dilimize Ahmed Avni Konuk (m.1868-1938) tercüme ve şerh etmiş (m.1922-1925), günümüz Türkçesiyle de Prof. Dr. Mustafa Tahralı yayına hazırlamıştır (İz Yayıncılık, 6. Baskı, 2013). Bu kitabın birkaç yerinden yapacağım alıntılamalar bu yazıyı oluşturacak. Bazı kelimelerin daha da kolay anlaşılması için günümüzdeki yaygın karşılıkları verilecektir.

“Bilinsin ki, genel olarak insanlar iki hâl içindedirler: Birisi sarhoşluk ve diğeri ayıklık hâlidir. İlki ya nefisten veya ruhtan olur. Nefsânî hâllerden sarhoş olanlar dünya ehlidir. Nefislerinin hükmü akıllarına gâliptir. Kâmiller bunların zıddınadır. Onlar dünya ile âhiretten ve âhiret ile dünyadan perdelenmiş olmazlar. Nefs hükmünü ve ruh hükmünü şer’î sınırlar dairesinde akledilir şekilde yerine getirirler. Zira onlar hikmet sahibidirler; her şeyi yerli yerine koyarlar. (…)” (s.7)

“İnsanların her biri meşreblerini (huy / tabiat) bilir. Ve onda havas (seçkinler) için parlak işaretler, ve avam (sıradan insanlar) için açık yollar vardır. Erişen ve yola giren onunla çok istekli olur. Tasavvufun içi Allah Teâlâ hazretlerine sıdk ile yönelmedir. Bu kitaptan mâlik yani hüküm sahipleri ve memlûk yani hükme tâbi kimseler hazlarını alırlar. Yani mâlik ne için hükm ettiğini ve memlûk ne için hükme tâbi olduğunu bilir ve anlar. Ve bu kitap insânî hakikatleri ve insanın diğer hayvanlar üzerine üstünlüğünün sebebini açık bir sûrette bildirir. Ve insan kuşatan âlem /âlem-i muhît, yani melekût (gayb) ve mülkün geneli anlamında bir muhtasardır (özet) ve o genelin tamamıdır. Zira o insan kesîf (mürekkeb/bileşik) ve basîtten (bileşik olmayan) ibârettir. (…)” (s. 22-25)

“Şerîat kulluk mertebesinin esas gereği olduğundan şerîatı yok sayma hakikatler ve marifetlerden bilgisizliktir ve zındıklıktır. ‘Seyyid’ hakikatiyle ‘kul’un ta kendisidir. Ve kul belirmesi ile Seyyid’in gayridir.(…)” (s. 28)

“Allah Teâlâ sizi nefislerinizin hakikatlerine vâkıf eylesin! Ve hikmetinin latîfinden (manevî özelliklerinden, güçlerinden) ve sanatının garîbinden (şaşırtıcılıklar) sizlere emanet ettiği şeylere sizi haberi olan/ bilen kimselerden eylesin! Allah Teâlâ’nın, anlam olarak: ‘O Allah Teâlâ arzı döşedi. Ve onda iki kısım zevceyn (iki eş) yarattı. Geceyi gündüz ile örter. Muhakkak bunda düşünen tâife için alâmetler vardır.’ (Ra’d, 13/3) şerefli sözüne vâkıf olduğunda, bu âyet hakkında düşünmeğe ve ibret almaya başladın; insanı semereler cümlesinden gördün. (…) Dolayısıyla biz insanda varlık hikmetini ve onun diğer hayvanlar üzerine üstünlüğünü tetebbu ettik (bilgi olarak ortaya koyduk). Ve sırlarını, hikmetini ve manevî melekelerini belirledik. Ve onları hakikatleriyle en büyük kuşatıcı âlemde adım adım gördük. Ve son semere insandır ki, küçük âlemdir. (…)” (s. 29)

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked