“Dirilt Ölüyü O Kalbindir”
Şems-i Tebrizî‘nin (h.582/m.1186-h.645/ m.1247(?) bir sözüdür başlığı teşkil eden cümle. Tâhirü’l-Mevlevî‘nin (m.1877-1951) tercüme ettiği, bir deftere Osmanlı Türkçesiyle elle yazılmış 1947 tarihli, “Menâkıbü’l-Ârifîn’de yer alan Makalât-ı Şems-i Tebrizî‘den on faslın tercümesi” başlıklı eser Hilmi Beyca tarafından, bu söz ismi olmak üzere bir kitap olarak yayına hazırlanmış ve Büyüyen Ay Yayınları’ndan çıkmıştır (1.Baskı, Ekim 2020). O kitabın birkaç yerinden yapacağım alıntılamalardan ibâret olacak bu yazı.
“Hak Sübhanehu ve Teâlâ bütün halktan üç şey ister. Biri itaat, ikincisi makbul amel, üçüncüsü hatırda tutmaktır. İtaat imandır, amel makbul ubûdiyettir (kulluk), hatırda tutmak ise marifettir (cüz’î, özel ve ayrıntılı bilgiler; ‘marifet’in karşıtı, ‘inkâr’)”. (s. 17)
“Ârifin nişanı (alâmeti) üç şeydir: Birincisi kalbin fikri ile, ikincisi kalıbın (beden) hizmeti ile, üçüncüsü gözün kurb (manevî yakınlık) ile meşgul olmasıdır.”(s.19)
“Rızık taksim ve takdir edilmiştir. Ecel malûmdur. Harîs (hırslı, tamahkâr) mahrumdur. Hasis mezmûmdur (yerilmiş). Hasud (kıskanç, hased eden) mahrumdur. “(s. 25)
“Niyaz sıkılmayı, kibir dini izâle eder (giderir).” “Her nereye tamah gelirse toplama hırsı gelir.” “Eğer cisimden geçer de ruha erişirsen hâdis (sonradan var olan) bir şeye vâsıl olursun. Hak ise kadîmdir (başlangıcı olmayan, her şeyin yaratıcısı). “(s. 27)
“Hz. Mevlânâ’da güzel bir cemâl ve lütuf vardır. Bende ise hem cemâl hem çirkinlik mevcuttur. Mevlânâ benim cemâlimi gördü. Çirkinliği göremedi. Bu defa onu da görmesi ve beni tamâmıyla anlaması için huysuzluk ediyorum.” (s. 32)
“Yarlıganmış (bağışlanmış) bir kimse ile yemek yiyen de mağfur (affedilen) olur. Bu yemekten murad öbür cihanın gıdasını yemektir.” (s.37)
“Müslümanlık heva ve hevese muhalefet, kâfirlik ise ona uyma, tâbi olmadır.” (s. 38)
“Bir kimsenin yüz bin türlü ilme vukufu olsa sâlih ameli bulunmayınca Allah’a iftikârı (fakirliği/muhtaçlığı) ve âhirete güzel bir itikadı bulunmaz.” (s. 41)
No Comments