” Türk topraklarında ömür tüketmenin çamurda yüzmeğe eşdeğer olduğu zihnime çakılıdır.”
İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portali İsmet Özel Köşesi’nde “Yazdıklarımın Soluklanma Vakti” üst-başlığı altında “Borçluyken Alacaklı Sırasına Geçmek” başlığıyla çıkan 9 Rebiülevvel 1443 (15 Ekim 2021) tarihli yazısının (http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/IsmetOzel?Id=92&KatId=5) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalardan (bunlardan ilki başlığı teşkil ediyor) ibaret olacak bu yazı.
(Başlığı teşkil eden alıntı cümleyi yazıda hemen takip eden cümle ile onu izleyen cümle : ) Eğer Allah bana hidayet nasip etmeseydi aynı görüşü ileri sürecek miydim? Büyük bir ihtimalle hayır. (…)
Hangi dine mensup iseniz o din sizi hayatın anlamı hususunda gerçekle yüzleşilecek bir zamanın geleceğine ikna eder. (…)
Müslümanlar hayatın anlamının öğrenileceği zaman dilimine verilen adın ‘din günü’ olduğunun haberini Fatiha suresinden almışlardır. Dolayısıyla dünya şartlarında neyin istifadeye mazhar olduğunu bilme imkanının Müslümanların elinde olduğu akla yakındır. İslâm dininin salikleri bu imkânı kullanma yoluna girmişler midir? Girecek gibi midirler? (…)
Yeniçeriliğin Hıristiyan takviminin 1826ncı yılında ortadan kaldırılışına ‘vakayı hayriye’ diyenleri yüce Türk milletine mensup sayabilir miyiz?
(…) Türk istiklâli Çanakkale Boğazı’nın savunulmasıyla baş gösterdi. Eğer İngiliz ve Fransız gemilerinin Boğaz’ı geçmesi karşısında direnç göstermemiş olsaydık İstiklâl Harbi başlatma imkânımız olmayacaktı. (…)
(…) Sanat eserleri hayatın karanlığına ve kasvetine rağmen bize bir derin nefes aldırıyor. Dikkat edin: Sanat eseri derken kendini dünya hayatı karşısında var eden ve gücünü bilinen dünya hayatına zıtlığından alan aykırı bir dünya hayatından söz ediyoruz. Yani aykırılık sanat eserinin özünü teşkil eder. (…)
(…) Sanat eserinin insana mahsus tragedyayla hususi bir bağı var. Halen 50’li, 60’lı yıllara dönme hususundaki ruh zorlaması sanatı hayat yolu seçen herkesin içini sızlatıyor.
Sanat eserinden beklenmedik bir aydınlığın fışkırması ister şair, ister ressam, isterse müzisyen veya mimar olsun halkın emrine girme zorlamasını hisseden herkesi topluma karşı borçlu mevkiinden toplum karşısında alacaklı bir rütbeye yükseltir. Bizler toplumun fertleri olarak bu borcu ödeme sırası bize gelince kılımızı bile kıpırdatmayız. Daha da ötede mazur görülmeği bekleyişimiz vardır. “
No Comments