Fusûsu’l-Hikem’in Dibâcesi (Önsözü)

 

Fusûsu’l-Hikem, Muhyiddin İbnu’Arabî‘nin ünlü eserlerinden biri olarak Ahmed Avni Konuk tarafından tercüme ve şerh edilmiş (1915-1928 arasında, harf devrimi öncesi Türkçesine ve o Türkçe ile), tamamı 28 defter olan müellif nüshasından 4 cilt hâlinde o tercüme ve şerh Prof.Dr. Mustafa Tahralı ve merhum Dr. Selçuk Eraydın tarafından günümüz Türkçesiyle yayına hazırlanmışdır. İlk cildi 1987’de, dördüncü cildi de 1994’de yayınlanmış bu kıymetli eserin yayına hazırlanmasında maddî-manevî katkısı ve emeği olduğu bilinen Dr. Selçuk Eraydın 1995 yılında bu çalışmaların ardından bir trafik kazası vesilesiyle ebedî âleme göçmüştür. Allah rahmet ve mağfiret eyleye. Âmîn.

Bu I. Cildin Dibâce-i Fusûsu’l-Hikem (Fusûsu’l-Hikem’e Giriş) bölümünden yapacağım bazı alıntılamalar bu yazıyı oluşturacak.

Eserin müellifi olan Şeyh-i Ekber ünvanlı Muhyiddin İbnu’l-Arabî’nin(r.a.), bir hadîs-i şerîfe tâbi olarak kitaba besmele-i şerîfe ile başladıktan sonra, hamd ü senâ kemâlâta ilişkin olduğu, oysa bi’l-cümle kemâlât Allâhü zü’l-Celâl hazretlerine mahsus bulunduğu için besmele-i şerîfeden sonra hamdi zikretti ki, hamd’in hepsi Allah’a mahsustur demek olur. Ve hamdde üç yön vardır:

Birincisi Hak’tan halka olan hamddir ki, bunun delîli “Şüphesiz ki Allah ve melekleri o peygambere çok salât ederler / salevât getirirler.’ (Ahzâb, 33/56) Bu sûrette Hak hâmid ve halk mahmûddur.

İkincisi halktan Hakk’a hamddir ki, bunun delîli de “Yedi gökle yer ve bunların içinde bulunan (melekler, cinler, insan) lar Onu tesbih (ve tenzih) eder (ler). ‘Hiçbir şey hâriç değil, hepsi Ona hamd ile tesbîh eder. Fakat siz onların tesbihini anlamazsınız.‘ (İsrâ, 17/44) ve ‘Melekleri görürsün ki, Rablerine hamd ile tesbih ederek arşın etrafını kuşatmışlardır. (…)’ (Zümer, 39/75) ve emsâli Kur’an âyetleri. Bu sûrette Hak mahmûd (övülen), halk hâmid (öven) dir. Ve bu vecihde üç sûret vardır: Kavlî (sözel), fiilî, hâlî. İlki, Enbiyâ (a.s.)ın lisanı üzere Hakk’ın kendi nefsine senâ ettiği şeyle kulun dille hamdidir. İkincisi İlâhî yönü talep ederek ve onun kerîm büyüklüğüne yönelerek kulun hayrât ve ibâdetlerden bir takım bedenî ameller yerine getirmesidir. Üçüncüsü Hâlî hamd. Ruh ve kâlb hasebiyle olur. O da kulun ilmî ve amelî kemâlâtı ile vasıflanması ve ilâhî ahlâk ile ahlâklanmasıdır. Bu üçüncüsü halktan halka olan hamddir. Bu sûrette hâmid ve mahmûd halk olur.

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked