“İddialar yeni iddialar üretmekten daha fazla işe yaramadı.”
İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portali İsmet Özel Köşesi’nde “Tekne Kazıntısı” üst-başlığı altında çıkan “Karl Marx Kimin Başına İş Açtı?” başlıklı , 30 Rebiülevvel 1443 (5 Kasım 2021) tarihli yazısının (http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/IsmetOzel?Id=95&KatId=6) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalardan (bunlardan ilki başlığı oluşturdu) ibaret olacak bu yazı.
” Yirminci yüzyılın en meşhur Yahudi’si Lenin’e göre Marksizm’in üç kaynağı vardır: 1) İngiliz ekonomi politiği, 2) Fransız sosyalizmi, 3) Alman idealizmi. (…) Aslına bakarsanız Marksizm’e kaynak olarak gösterilen üç şeyin üçünün de XVIII. yüzyıl Avrupa aydınlanmasının türevleri olduğunu görürsünüz. Sözün kısası, Karl Marx kimsenin başına iş açmamıştır. (…)
Yaşadığımız günler benim yukarıdaki iddiamın ispatı olarak görülebilir. (…) Eğer neye uğradığımızı anlamadığımız günlerde yaşıyor isek o günlere yaşadığımız günler diyoruz. Yani ‘yaşadığımız günler’ ibaresi bir çaresizliğin, bir aczin ifadesidir. Pandemi dolayısıyla başımıza gelenlere dikkat ederseniz bizi hiç hazırlanmadığımız şartların insafına bırakanlar da kimi neye uğrattıklarını bilmiyorlar.
Çok hızlı ve çok şaşırtıcı hamleler içinde olan teknologiye rağmen bütün insanları sarıp sarmalayan cehalet neden doğdu? Aydınlanma göklerin sırrının Kopernik eliyle, yerleşmenin (insan elinin) sırrının Darwin eliyle hal yoluna sokulduğuna inananların yüzyılıydı. Karl Marx kendini hal yoluna sokucular listesine eklemek istiyordu. (…) İddialar yeni iddialar üretmekten daha fazla işe yaramadı. Marksizm’in yanına bir de Leninizm ilâve etmek zorunda kaldık. (…) Ruslar Almanlarla, Nazileşmiş Almanlara karşı komünist idealler uğruna savaşarak değil ihtilâlcilerin devirdiği çarlığın sancakları uğruna savaşarak başarı kazandı.
(…) Türkler tarih sahnesine hangi kıyafetle çıktı? Dünya Türkleri Allah’ın askerleri olarak tanır. Lozan anlaşmasından yüz yıl sonra da Tarih sahnesinde kalıp kalmayacakları dinlerine ve dolayısıyla dillerine sahip çıkıp çıkmadıklarına bağlıdır. Karl Marx ömrünü XVII. asırda Avrupa’da akılla imanı birbirine hasım saymak suretiyle baş gösteren bir sapık kültürü selâmete çıkarma derdiyle geçirdi. (…)
Gerek yürümek ve gerekse konuşmak insan yavrusu olmaklığımızla bize öğretilmiştir. Hangi şekille ve hangi dille olursa olsun yürüyüşümüzle ve konuşmamızla bir toplum husule getirdik ve o toplumda yürüyüşümüzün, konuşmamızın bizi rapt ettiği yeri edinmişizdir. (…)
Dünyanın aydınlara imtiyazlı bir yer ayırdıkları zamanları geride bıraktık. Yine o günlere dönme hevesiyle yaşayan insanlar da piyasalarını kaybetti. Yani ümit tacirlerinin yıldızı söndü. (…) Allah’tan emin olmanın da, Allah’tan ümit kesmenin de küfür olduğuna inananlar İslâm’ın hangi tedbirlerin gölgesinde neşvünema bulduğunu bilir. İnsanlar olarak yürümekten ve konuşmaktan geri durmuyoruz; demek ki bünyemizde vaadini yerine getirecek bir eylem ve bir edebiyat saklamaktayız. “
No Comments