“Medeni hayat demek esasen ihtiyacımız olmayan şeyleri vazgeçilmez ihtiyaçlar gibi algılamamız demektir.”
İsmet Özel‘in İstiklâl Marşı Derneği internet portali İsmet Özel Köşesi’nde “Tekne Kazıntısı” üst-başlığı altında çıkan “Nedir Astarı Yüzünden Pahalı?” başlıklı ve 7 Rebiülahir 1443 (12 Kasım 2021) tarihli yazısının (http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/IsmetOzel?Id=96&KatId=6) birkaç yerinden yapacağım alıntılamalardan (ilk alıntı da başlığı teşkil ediyor) ibaret olacak bu yazı.
” Medeniyetin başat olduğu her yerde insanın yerine getirdiği işlevle insanın varlığına anlam katan ihtiyaç birbirinden kopmuştur. (Başlık olarak alıntılanan cümlenin yeri yazıda burası) Allah katındaki din bize medeniyet tuzağından kurtulmanın yollarını öğretir. Gereğinden fazlasını elde tutan kişinin ihtiyacı olmayan şeye el koyduğunu biz dinden öğreniriz.
Max Weber toplum hayatına hiç alışılmadık bir düzen doğrultusunda yön veren kapitalizme bir açıklama getirdi. Ona göre kapitalizm dinamizmini Protestan ahlâkından alıyordu. Protestanlar ellerinde birikmiş parayı israf etmeği yanlış saydıklarından, har vurup harman savurmuyor ve buna mukabil üretken yatırımlara yöneliyorlardı. Bu yöneliş onların daha da zengin olmalarının veya birikimlerini birkaç kat artırmalarının yolunu açıyordu. Gerçekte yol açan şey küçük insanların kendilerini kaptırdıkları heva ve heves uğruna en lüzumlu değerlerini feda etmeleriydi. (…)
Weber’in bakış açısı müstemlekeciliğin kapitalizmin dünya hâkimiyeti yönünde gösterdiği başarıyı görmezden gelirsek ciddiye alınabilir.
Nitekim Werner Sombart buna benzer bir şey yaptı. Kapitalist büyümenin Protestan ahlâkı ötesinde Avrupa’ya dâhil nelerden ve Avrupa’nın el koyduğu ne türlü işlerden, yani fuhuş, kumar türündeki işlerden alınan hızla gerçekleştiğini gösterdi.
(…) Gözlemlediğimiz dünya sistemi dediğimiz şeyin her gün biraz daha kapitalizm ile perçinlendiğidir. Ne oldu da kapitalizm doğdu? (…)
Bu suale cevap aramanın doğru olup olmadığı hususunun aydınlığa kavuşmasını istiyorum. Bizleri astarı yüzünden pahalı nesnelerin müptelâsı durumuna düşürenler doğruyu dolaptaki askıya alıp ilgimizi çekeni vitrine koyanlardır. Dünya hayatı kendini dayattığı andan itibaren insanlar bir şeyler ortaya koyma hevesindedir. Bu heves Müslümanların ‘asr-ı saadet’ adını verdiği zaman diliminde askıya alındı. Sonra ne oldu? Sonra insanlar çabucak heveslerine geri döndü. (…)
(…) Gerçekte birinci sosyalizm tecrübesi Rusya’ya, ikinci sosyalizm tecrübesi de Çin’e indirilen darbelerdi. (…)
Japonlar diğer yedi Hıristiyan devletle dayanışma halinde Çinlilere tavır aldı. Tavır alınan Çinliler içinde en dikkat çeken ve başkaldıran Çinliler arasında en çok dikkati hak edenler Gansu cengâverleriydi.
Japon yöneticilerinin Katolik inancında olduklarını hesaba katmayan İttihat ve Terakki’nin yöneticileri II. Meşrutiyet sonrasında Japonlardan; ama Çin’e ayar vermede ortak oldukları değil, Rusya’yı mağlup edişleri bütün dünyayı hayrete düşüren Japonlardan Batı’ya karşı Osmanlı idaresine destek olmaları yönünde yardım istedi. Japonlar bu isteği geri çevirdi. Gerekçeleri şuydu: Avrupa’ya mücavir sahada Avrupa’ya meydan okuyamayız. (…)
Avrupalılardan tamamen farklı kafa yapıları sebebiyle Bertrand Russell’ın Aristo mantığını öğretmeği başaramadığı Çinlilerin bizi insanların gerçekte tâbi oldukları ayrıma çekmeleri modernleşmenin vardığı merhaleye rağmen mümkündür.
İnsanlar niçin gerçekte Müslim ve gayri-Müslim ayrımına tâbidirler? Sözünü ettiğimiz ayrım insanın başına ontologi sebebiyle sarılmıştır. Bir yanda bilginin tümüne sahip olduğuna imân etmiş melekler, diğer yanda bazı şeyleri Allah’tan iyi bildiği vehmine kapılan İblis vardır. Âdem’e secde etmeği reddedişinin sebebi ateşten yaratılmış birinin balçıktan yaratılmış birine secde etmesinde hata olduğu kanaatidir. İblis’i âsi ve münkir kılan budur. Müslümanlar isyandan ve inkârdan medet uman İblis’i reddetmekle kalmaz, onu taşa tutar. Bu yolu Hıristiyan takviminin 1916ncı yılında Mekke’yi ele geçirenler yok etti mi? Sualin cevabının siyasal İslâm üzerinden bulunamayacağını gördük. Daha neyi göreceğiz? Özlediğimiz yolun esas alınmasına sebep olanlar insanın ümidine dayanak temin etmiş olacak. İnsanın ümidinden söz ettiğimizde astarı yüzünden pahalı şeyi üstümüzde barındırmağı reddediyoruz demektir. “
No Comments