İsmail Kara’nın “Dağ Ne Kadar Yüce Olsa Portreler 2” kitabından alıntılar

 

Dergâh Yayınları’ndan 1. Baskı’sı Kasım 2020′ tarihli olan ve ilk baskısı 2005 yılında yapılan Sözü Dilde Hayali Gözde’nin ikinci cildi sayıldığı belirtilen kitaptan yer yer yapacağım alıntılamalardan ibâret olacak bu yazı.

“Hatırat ve portre metinleri yazarının ötesinde ve şahsîliğin, ferdî tecrübelerin (hatta şahsiyat yapmanın) sınırlarını aşacak genişlikte anlamlara ve imkânlara sahiptir. (…) Uzun yolculuğa çıkıp rahmet deryalarına dalanlardan bende kalanların kayıtları köprüler kurup yol katederken bellki size de rehberlik ve yoldaşlık yapabilir.”(İsmail Kara, s. 5-6)

“Rahmetli Selçuk hocanın (soyadı: Eraydın) gayreti ve sürati Mustafa Tahralı hocanın titizliği ile birleşince kültür hayatımız çok önemli bir tasavvuf yayınına ve külliyatına kavuştu. Merhum Ahmed Avni Konuk öteki dünyaya göçtüğü zaman geriye tasavvuf düşüncesi merkezli 40 ciltlik yayınlanmamış bir külliyat bırakmıştı. Kaderin cilveleri bu külliyatı iki meslektaşın; Selçuk beyle Mustafa beyin önüne getirdi. 4 cilt halinde yayınlanan Fusûsu’l-Hikem Tercüme ve Şerhi‘ni beraber hazırladılar. (…) Eserin mali külfetini ticaretle de uğraşan Selçuk hoca karşılamıştı. (…)” (İ.K. s. 47-48)

“Yayıncılıkla uğraştığım o yoğun yıllarda Dergâh Yayınları içinde Neclâ hocanın kitaplarının neşrine müdâhil oldum, editörlüğünü yaptım. Titizliğini, dikkatini, bitmek tükenmek bilmeyen azmini o sıralarda bir daha müşahede ettim. (…) Bir müddet sonraa bazı şeyleri hocaya sormadan halletmeye çalıştım, daha doğrusu mecbur kaldım. (…) Bana güveni arttıkça da işler yoluna girdi. (…) Hatıraların da hatırası olur. Olsun… İnsan olmak biraz da hatırlamak, hatıralara sahip olmak, onları hatırlanır kılmaktır. ” (İ.K., s.56-63)

“(…) Daha önce adını ve eserlerini bilmediğim, birkaç gün önce Beşir Ayvazoğlu’nun herhalde bu röportaj vesilesiyle andığı Turgut Cansever’le ilk defa bu dergide (Dekorasyon) karşılaştım. Tarih Aralık 1989. Kısmet o zamanmış demek ki… (…) Üsküdar vapurunda hayretle karışık diri duygular eşiliğinde içine gömüldüğüm ansiklopedi boyu, çift sütun, 7 sayfalık dopdolu konuşmanın başlığı da çok tahrik edici ve manidardı doğrusu: “Mimaride yeni yönelişleri ortaya koyabilecek tek ülke Türkiye’dir”. (Dekorasyon, sayı:11, Aralık 1989, s.38-44,haz. Ömer Madra-Fuat Şahinler.”Bu konuşmanın metni için ayrıca bk. Turgut Cansever, Kubbeyi Yere Koymamak, haz. Mustafa Armağan, İz Yay.,1997, s.15-41) (…)” (İ.K., s.65)

“(…) Sabah namazı bittikten sonra cemaat çıkar, Kutuz Hoca (İsmail Kara’nın babası) camide kalırdı. Yarım saat, kırkbeş dakika… Kıbleye dönük ve oturarak ne okurdu, hangi tesbihatı çekerdi bilmiyoruz. Hiç öğrenemedik. (…) Kutuz Hoca’yı bir karlı günde evimizin penceresinden görülen bir yere defnettik(10 Aralık 2011). Mustafa ağabeyimin müsadesiyle Hüseyin ağabeyimle birlikte onun kuş kadar hafiflemiş naaşını karlarla bulanmış toprağa ‘verdik’. (…)” (s. 103, 128)

“(…) Mustafa Kutlu’yu ve beni Ayşe hanımla (Şasa), ardından Bülent Oran beyle tanıştıran da İsmet Özel oldu.(…)” (s.137)



No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked