“Her biri Allah nezdinde ayrışmış, belirlenmiş mertebelerdir.”

 

Müellifi Muhyiddin İbn Arabî (m.1165-1240) olan Fütûhât-ı Mekkiye adlı eser Prof.Dr. Ekrem Demirli tarafından 18 cilt olarak günümüz Türkçesine çevrilmiş ve yayınlanmış (Litera Yayıncılık) bulunmaktadır. Bu eserin Ekrem Demirli çevirisiyle 11. Cildi’nden yapacağım bazı alıntılamalar (bunlardan ilki başlığı teşkil eden, s. 79’dan bir cümledir) oluşturacak bu yazıyı.

“Yükseklik özü gereği yüksekliğin sahibi olan Allah’tan meydana geldiği için, menzilini yükselttiği herkesin yüksekliğini de Allah korumuştur. Kendi başına yücelen zorba ve kibirlileri ise perişan etmiş, cezalandırmış ve şöyle demiştir: ‘Akıbet takva sahiplerinindir.’ (el- A’raf, 7/128) (…) Âhiret hayatı mertebelerin ayrışması ve yaratıkların değer ve mertebelerinin Allah nezdinde belirlenme yeridir. (s. 91) (…) Binaenaleyh insanda yükseklik, kulluk makamına ulaşmak ve gerçekte kendisine ait olmayan bir özellikle nitelenmemektir. (…) Rabbini murakabe eden, günahından korkan ve Allah’ı zikretmekle kalbini ihya eden, bütün sevgisini Allah’a tahsis eden insana ne mutlu! (…) Bu konuda söylediklerimiz iman sahibi akıllılara yöneliktir. (s.94) (…) Kendisi nedeniyle helak olan kimdir? Başkası nedeniyle helak olan kimdir? (…) Allah’ın yazısı ile yaratılmışın yazısı arasındaki fark buradan öğrenilir. (s.97)

Ey samimi dost ve asil arkadaş! Allah senin basiretini nurlandırsın ve sana yardım etsin; bilmelisin ki, Allah peygamberinin ahlâkı Kur’an idi ve o ilahi isimlerle ahlaklanmıştı. Allah yüce kitabında Arş üzerine istiva ettiğini bildirir. (s.100) (…) Arş isra yolculuğu yaptırılan peygamberlerin varabileceği en üst makamdır. Bu durum Hz. Peygamber’in bedeniyle isra yolculuğunu yaptığını gösterir. ‘‘Ona âyetlerimizden gösterelim diye. O duyan ve görendir.’ (el-İsra, 17/1) Hz. Peygamber duyulanları ‘cızırtı’ kelimesiyle ifade etmiştir ki, o da sestir. Bu durum, Hz. Peygamber’de melekût âleminden bir güç kaldığını gösterir. (s.100)

Yüce kalem’e gelirsek, o, her şeyi levh-i mahfuz’a (korunmuş levha) yazar. O, kalemlerin neyi yazacağını ve sileceğini belirler. (…) Öyleyse Levh-i mahfuz silinmeyen levhadır. (s.103)

Namaz kılanın namazda müşahede ettiği her olay gerçektir ve o namaz ile kastedilenin ne olduğunu bilen kimse için namazın bir parçasıdır. (…) Namaz kılanın namazda gözünü kapaması mekruh sayılmıştır. (…) (s.104)

No Comments

Leave a Comment

Please be polite. We appreciate that.
Your email address will not be published and required fields are marked